Orhan Veli'yi tanıyorum ama Nahit Hanım kimdir derseniz; Orhan Veli'nin 36 yıllık hayatının en büyük sevdası diyebiliriz.
Nahit Hanım'ın tam adı Nahit Gelenbevi olup ömrünü Ankara ve İstanbul'da öğretmenlik yaparak geçirilmiş bir kadındır. Önce eğitimci Halil Vedat Fıratlı, daha sonra da şair Arif Damar ile evlilik yaşamıştır.Çocuğu hiç olmamıştır. Ama kendisine yazılan onlarca şiir vardır. Bu şiirler onun yavruları sayılabilir.
Samet Ağaoğlu ona Rönesans Kadın derken Cemal Süreya ise Cumhuriyet dönemi küçük burjuva duyarlılığının anası diyerek ondan bahsetmiştir. Ama ne yazık ki Orhan Veli'nin sevgilisi olarak ünlenmiştir. Evine gelen bazı önemli isimler şunlardır: Sabahattin Ali, Gülten Akın, Mustafa Kemal Atatürk.
Peki bu kitaptaki mektuplara nasıl ulaşıldı diye sorarsanız; mektupların sahibi Sayın Ömer Koç'tur. Orhan Veli'nin kız kardeşi Sayın Furuzan Yolyapan'da mektupların yayınlanmasında herhangi bir sakınca görmediğinden mektuplar yanyana getirilip tarih sıralaması da gözetlerek kitap haline getirilmiştir. Bilindiği üzere mektup işleri hukuki sonuçları da olabilecek, mahremiyet konusu ile alakalı bazı olumsuz sonuçlar da doğurabilecek riskli bir yazım türüdür. Evli bir kadın olan Nahit Hanım'ın ünlü şairimiz Orhan Veli ile yaşadığı yasak aşk hikayesi bu konularda değerlendirilerek titizlikle hazırlanmıştır ve yayıncıların mahremiyetle ilgili herhangi bir olumsuzluk olmadığını belirtmesi üzerine bu özel eser ortaya çıkmıştır.
Bana kalırsa ne Sayın Ömer Koç'un, ne de Sayın Furuzan Yolyapan'ın bu konudaki muvafakatı önemli değildir . Bu konuyla ilgili muvafakat alınacak sadece iki kişi vardır: Bunlar pek tabii Orhan Veli ve Nahit Hanım'dan başkaları değildir.
Mektupları okurken dönemin önemli isimlerini kitapta fazlası ile görebilirsiniz. Yine aynı şekilde Orhan Veli'nin şiirlerini ilk okuyan, ilk değerlendiren kişinin de sevgilisi Nahit Hanım olduğunu da bu mektuplar sayesinde görebilirsiniz.
Yayıncılar kendi işlerine geldiğinden olsa gerek mektupta herhangi bir sıkıntıya sokacak ya da hukuki sakınca yaratacak bir olumsuzluk görmediklerini belirtseler de yaşanılan bu ilişki yasak bir ilişkidir. Yani aslında yayıncıların hoş bir şekilde değerlendirdileri bu hadise bir aldatma hikayesidir. O nedenle ne olursa olsun bu kitap bir özel hayatın bir ihlalidir. Bunları da bana kalırsa değerlendirmek ve göz ardı etmemek lazım.
Kitaptaki 62 mektubun 34'ü 1947,3'ü 1948, 10'u 1949,8'i 1950 tarihli, yedisi ise tarihsizdir. 1940'ta Ankara'dan yollanmış iki mektup dışında mektupların tamamı İstanbul'dan Ankara'ya gönderilmiştir.
Özellikle bir döneme damgasını vurmuş İstanbul'u dinliyorum şiiri bu dönemde sevgilisi Nahit Hanım'a gönderilmiştir ve dikkatlice inceleyecek olursanız bazı mektuplarda gönderilen şiirlerin daha sonra yayınlanacak versiyonu ile arasında farklılıklar olduğu da görülecektir. Bu da Orhan Veli'nin Nahit Hanım'ın önerilerini de dikkate alan bir şair olduğunu bizlere göstermektedir.
Nahit Hanım ile ilgili bilinmesi gereken yine bir başka özel hayat bilgisi ise Necip Fazıl'la da aşk yaşamış olmasıdır. Aynı zamanda Türk edebiyat tarihinin en önemli isimlerinden yazar ve şair Sabahattin Ali'nin de hoşlandığı bir kadındır.Nahit Hanım'ın evini de yine büyük yazar ve şairlere öldüğü döneme kadar açtığını da yine çok iyi bilmekteyiz.
İlk eşi olan Halil Vedat Fıratlı Bey, Yahya Kemal'in öğrencisidir. Orhan Veli de o eşinin öğrencisidir. Gülten Akın ise Nahit Hanım'ın öğrencisidir. Onun evine gittiğinizde sanki bir Türk şair ve yazarlar albümüne rast gelirsiniz Hasan Ali Yücel, Sabahattin Ali, Peyami Safa, Oktay Rıfat, Melih Cevdet, Sabahattin Eyüboğlu, Edip Cansever bunlardan yalnızca bazılarıdır.
Kendisi edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden Yahya Kemal'le de oturup kalkmış, günümüzün şairlerinden de olan Küçük İskender ile de oturup kalkmış bir kadındır. Özellikle dönemin şairleri ile çok yakındır. Onunla ilgili Orhan Veli'nin çok güzel bir şiiri vardır ve onu bu şiir çok güzel anlatmaktadır: " Hiçbirine bağlanmadım ona bağlandığım kadar, sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir, yaşamayı sevdiği kadar."
İllegal yaşanan bu ilişki kafanızda her sayfada derin düşüncelere sizi sokacak, Orhan Veli'nin Nahit Hanım'ın yanına gelme arzusu ama parasızlıktan gelemiyor oluşu sizi melankolik noktalara götürecek ve kitabın sonunda yer alan Nahit Hanım'ın Orhan Veli'ye gönderemediği mektup yüreğinizi yaralayacak. Çünkü Orhan Veli bir 10 Kasım gecesi belediyenin açtığı çukura düşürerek başından yaralandıktan sonra hayatını dört gün sonra kaybedecek. Size Nahit Hanım'ın Orhan Veli tarafından cevaplanmayan mektubundaki şu sözlerle veda etmek istiyorum " Şiirlerin varsa gönder, şiirlerine de hasret kaldım. Meğerse ihtiyaçmış. Senden muhakkak mektup bekliyorum. Uzun olsun, baştan sağma olmasın, yeni şiirleri istiyorum. Gözlerini öperim ." 12 Kasım 1950 Edirne
Kitaba puanım 7.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder