Ana içeriğe atla

Adam Fawer - Mobius İncelemem

Adam Fawer ile sanıyorum 2010 senesinde tanıştım. Emin olamamakla birlikte beni ilk yazdığı kitap olan Olasılıksız ile heyecanlandırmayı başarmıştı. O günlerde hep bu kitabın filmini izlemeyi hayal etmiştim. Ne güzel filmi olur diye düşünmüştüm. Hayal ettiğim bir diğer husus ise tabii ki yazarla tanışabilme düşüncesiydi. Aslında Adam Fawer tüm dünyaya adını duyurduğu, o ilk çıkan roman ödülü aldığı dönemlerde ben çoy toy bir okuyucuydum. Hatırlayanlar iyi bilir ki Luke Rhinehart, John Verdon, Ken Grimwood ile birlikte Adam Fawer da o dönemi resmen kitapları ve satış rakamları ile domine etmişti. Daha sonra zamanla Empati, OZ gibi kitaplarda yazdı ama tüm dünyayı bu sefer yakalayamadı. Ama şu da yadsınamaz bir gerçektir ki kendisi için Türk okur camiasının fenomen yazarı diyebiliriz. Kader bizi bidünyakitapgrubu ile birlikte bu kıymetli fenomen yazar ile söyleşi yapma konusunda yollarımızı kesiştirdi. Ümit ediyorum ki kazasız belasız bu söyleşinin de üstesinden geliriz.

Kitap 2024 yılında yine April yayınları tarafından yayınlanmıştır. Kitap için zamanda yolculuk temalı bilim kurgu ve gerilim kitabı diyebiliriz. Kitapta birden fazla önemli dinamik konu mevcuttur. Sürükleyiciliğini yitirmeyen bir kitap da demek bence mümkün.

Öncelikle 2 şeyi bilmemiz gerekiyor. 1. si start up şirket nedir? Start up şirket gelişmeyi hedefleyen, teknolojik, yenilikçi, yaratıcı olan grup çalışmalarıyla hareket eden şirket yapısıdır. 2. si de Mobius nedir? Möbius şeridi, geometrik olarak uzunca bir şeridin bir ucunu 180 derece bükerek diğer ucu ile birleştirilmesiyle elde edilen yüzeydir. Kitabın adı buradan geliyor. Kitabın adı olan Mobius işte bu şirketin adı, şirket de yukarıda da belirttiğim gibi start up şirket. Peki ne yapıyor bu şirket diye sorarsanız; bir yazılım geliştirerek zamanda yolculuk yapmaya olanak sağlayan portal oluşturuyorlar. İşte kitabın heyecan verici kısmı burada başlıyor. Adam Fawer'ın bu hayali dünyası aslında günümüz teknoloji gelişmelerine çok uzak bir durum değil. Gelecekle ilgili hala bir konu teknolojik olarak geliştirilmedi. Zaten böyle bir şey olursa ilk dinlerin sonu olur sanırım. Ama şu bir gerçek ki; Fawer'ın bu kurgusal dünyası, okuması fazlası ile eğlenceli bir sonuç oluşturuyor. Çünkü konu ile ilgili anlatacak çok şey var; hem de bununla ilgili Adam Fawer gibi tecrübeli bir yazarın anlatacakları çokça merak uyandırıcı.

Peki böyle bir şeyin oluşması sadece olumlu şeyler mi getirir? Tabii ki hayır. İnsanlık için bu zaten düşünülemez bir şey. Tabi ki insanoğlu bu verileri gelecek hırsızlığı gibi olumsuz gelişmelerde de kullanır.

Kitabın başkahramanı Caleb hem kendi hayatını yeniden kazanmayı, hem de dış etkenlerle bu süreç içerisinde savaşmayı, kitabın ilerleyen sayfalarında başarabilecek mi, bunları okuyoruz.

Diğer kitaplarını okuyan okurlar iyi bilir ki Adam Fawer bu sorgulama işinden bahsetmeyi çok seviyor. Burada da yine diğer kitaplarında olduğu gibi bilim, özgür irade ve felsefik konularla ilgili sorgulamaları kitabı okurken bizi epey düşündürüyor. Kitabı okurken en çok düşüneceğiniz şey de geleceği bilerek geçmişi düzeltebilir misiniz ve geleceği bilmek gerçekten olumlu bir gelişme mi gibi sorular.


Caleb'in ailesi ile ilgili olan kısımlar için kitabın duygusal kısmı diyebiliriz. Bilim kurgu düzeninin o gerçek ötesi yönünden bizi uzaklaştıran ve samimilik katan kısımlar da kitabın bu kısımlarıdır.

Kitabın teknolojik, araştırmaya yönelik bölümleri, kuantum fiziği gibi bilimsel kısımları kitaba entelektüellik katmıştır. Araştırmaya ve öğrenmeye iten kitapları bu açıdan çok seviyorum. Kitabı hangi açıdan sevmediğimi de belirtmek istiyorum; keşke kitap 350 sayfa falan olsaymış. Akıcılık ve merak unsurları olan kısımlar kitapta bazen kendisini özletliyor. Yeniden o sürükleyici kısımlar gelse diye düşündüğüm anlar fazlaca oldu. Yine detaylı anlatılan bazı bölümlerde yer yer sıktı. Kurgu ve zeka ürünü olan kısımların hatırına devam ettiğim saniyeleri de yaşadım. Sanırım Olasılıksız özlemi diye de bir gerçek var. Aynı şeyi mesela Stephen King'de de yaşıyorum. Yapabileceklerini bildiğin kişilerin üstüne koymasını net bir şekilde bekliyorsun. Bu arada ilk roman ödülü alan çoğu yazar bence bu sorunu yaşıyor.

Bir baba aşığı olarak baba oğul ile ilgili her sahne ayrıca beni çok duygulandırdı. Sonraki araştırmalarımda Fawer'ın kendi babasının erken yaşta öldüğü ve birçok sahneyi babası ile kendi hayatının sahnelerinden esinlenerek oluşturduğu bilgisi beni daha da hissiyatlı bir hale dönüştürdü. Türk aile yapısına uygun bu sahneleri kesinlikle beğeneceksiniz.

Bir diğer konu da zamanda yolculuk mevzusu bence, bu dünyadaki en büyük risk olabilir. Hele günümüz kitap, dizi ve filmlerinin geldiği noktayı düşünürsek. Üstüne ne koydun sen bu kitapta diyebilirler sana. Doğruyu söylemek gerekirse bu kitapta da zamanda yolculuk olayına pek fazla bir şey koyulduğunu göremedim. Fakat Adam Fawer nasıl bakmış bu duruma düşüncesi açısından kıymetliydi. Felsefik açılardan bakmasıda ayrıca Fawer özelinde yenilikçi olan kısımdı. Olasılıksız seviyesi bence yine yakalanamamış ama okunur bir kitap olarak Empati seviyesini bu kitabı ile yakalamayı kesinlikle başarmış.

Mobius isminde de sonunda bir isimle alakalı metafor kullanılmış. O nedenle isim seçimini beğendim. Gelecekle ilgili netlik bekleyenler sonu beğenmeyeceklerdir. Her seçim yeni bir sayfa açıyor. Bu hayatın realitesinin bizzati karşılığı olduğundan hoşuma gitti. Yine felsefik, net olmayan ve duygusal son beni tatmin etmeyi başardı. Yine bir başka çıkarılacak sonuçta şuydu:"Kaçınılmaz ile savaşmanın anlamı ne?"

Kitaba puanım 8.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...