Ana içeriğe atla

Ben Neyzen - Sinan Yağmur

Sinan Yağmur edebi tarzı diye bir gerçek var. Bu kitapta yine kendine özgü o biyografik ve tasavvufi yönlerini harmanlayarak eseri nakşetmiş. Tasavvuf dünyasının en önemli isimlerinden biri olan Neyzen Tevfik'ten dolu dolu bahseden bu kitap, bence net bir şekilde kendi içinde tatmin edici, sade bir dille yazılmış, şiirsel ve akıcı bir eserdi.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kitap çok kısa. Ve 2-3 günde rahatlıkla bitirebilirsiniz. Fakat Sinan Yağmur'un duygusal derinliği ile kitabın bütünleşmesi sizde unutulmaz bir anı bırakacak. Kitabımız sadece tarihi bilgiler ışığında ilerlemiyor. Kurgunun da yoğun olduğu tasavvufi ezgiler sizi unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor.

Eserde Neyzen Tevfik’in İstanbul’daki meczup halleri, ardından Bodrum’da geçen yılları, Bektaşi ve Mevlevi tekkelerindeki maceraları, sarhoşluğu ve neye olan aşkı incelikle, tıpkı bir telkari ustasının gümüş işlemesi gibi işlenir… Kitap, onun neyle konuşması, hakikati arayışı ve mevcut sisteme, sahtekârlığa karşı çıkışı gibi yönlerini de derinlemesine ele alır. Aynı zamanda dönemin sosyal ve siyasi atmosferi de anlatıma fon olarak işlenmiştir. Neyzen Tevfik’in sivri dili, hicivleri, sarhoşlukları, ama hepsinden önemlisi manevi derinliği kitabın temel taşlarıdır.

Kitabın içeriğinde öne çıkanlar ise; dini ögelerin yoğun olduğu her kitapta olduğu gibi nefs mücadelesi, içe dönüş ya da içsel arayış, ilahi aşk, toplum eleştirisi, kendini gerçekleştirme çabası, sanat aşkı, özgürlük düşüncesi, sarhoşluk ve meczupluk olarak sıralanabilir.

Hatırlayacağınız üzere Aşkın Gözyaşları kitabı ile Mevlana ve çevresindekilere odaklanmıştı yazarımız. Yine aynı şekilde o dönemde yaşamamış olsa da Neyzen Tevfik de Mevlevilik düşüncesini hayat felsefesi edinmiş, popülariteden uzak ve hiçlik yolcusu olarak bu serinin devamı niteliğinde okunabilecek bir kitap.

Neyzen Tevfik'i tanımak isteyenler kitabı kesinlikle okusunlar, bu açıdan fazlasıyla tatmin edici idi. Ayrıca kitapta Atatürk gibi, Mehmet Akif gibi ülkemizin çok önemli isimlerini ve onlarla olan diyalogları görmek sizi fazlası ile mutlu edecektir. Tek kitapla Neyzen'i tanımak isteyenler içinde ideal bir kitap olabilir. Tasavvuf, hiçlik gibi kavramları sevenler bu eseri de fazlasıyla sevecekler, hatta zaman zaman kendilerini ağlarken bulacaklardır. Derinliği, maneviyatı, hikayesi olan bir biyografi olarak da yine sizi heyecanlandıracak bir kitaptı. Biliyorsunuz ki günümüz biyografi eserlerinde pek bir şey yok. Sadece ne anlattığını, ne katacağını bilmeden, üzerinde yeterince düşünmeden, yazarlar bu işlere girişiyor ne yazık ki. Bu eser onlardan değildi. Kendi alanında çok önemli bir isim olarak bile okunabilir bir hayat hikayesi idi.


Sarhoşluğu, meczupluğu veli mi, deli mi belli olmayan hayatı birçok kişi tarafından, hatta en yakın dostları tarafından bile eleştiren bir kişi olsa da bu kitabı bitirdikten sonra kafanızda bir şeyler şekillenecek ve bazı soru işaretleriniz azalmış olacak. Örneğin; deliliğinin mecazî bir delilik olduğunu, dünyevi kalıplara, ikiyüzlülüklere, sahte dindarlıklara karşı çıkmanın bir biçimi olduğunu okuyunca sizde göreceksiniz.

Özellikle Atatürk ile olan diyalogları çok hoşuma gitti. Sırf o kısım için bile okunabilirdi. Kitapta Neyzen öldükten sonra kurgu unsurları da olan roman kısmı bitiyor, onun devamında da bazı araştırmaları ve anıları okuyorsunuz. Örneğin; Mina Urgan'ın Bir Dinazorun Anıları kitabındaki araştırmasını kitaba yedirmemiş, devamında anı kısmı olarak ayrıca anlatmış. Bu da bence farklı ve güzel olmuş. Beğendim diyebilirim.

Neyzen’in yolculuğu, bir tarikata bağlanmakla başlar ama bu bağlanma onu körü körüne bir teslimiyete değil, hakikatin peşinde bir başkaldırıya götürür. Yani tarikat onda bir yoldur. Sonsuzluk değildir.

Kitapta, Neyzen Tevfik'in etrafında dönen istibdat yönetimi, sansür, dini istismar eden çevreler, ulemanın çürümüşlüğü ve sahte tarikat şeyhleri gibi çok sayıda konu eleştirel biçimde işlenir. O nedenle Osmanlı Devleti'nin son dönemi ile Türkiye Cumhuriyet'inin ilk yılları etrafında şekillenen bu unsurları da işlemesi ve aktarması açısından yine değerli bir eserdi diyebiliriz.

Kitapta tekrara düşen kısımlarda vardı, bazı hikayeler fazla basitti. Mevlana kısımları, yine uzun zamandır okumasam da artık sıkan bir unsura dönüştü bende. Dikkatli okuyucular tekrara düşen kısımlara takılır diye düşünüyorum. Yine duygusal yoğunluk da edebiyat ve biyografinin çok önünde idi. Bu da eleştirilebilir. Bazı kurgusal unsurlar, tarihsel gerçeklikle karışmış gibi geldi. Bence siyasi yönü, önemli kişilerle olan sahneler ve diyaloglar daha fazla işlenmeli idi. Ve son olarak şunu da belirtmeliyim ki eserdeki fazla mistik hava tasavvufa uzak insanları sıkabilir.

Kitaba puanım 9.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Agatha Christie - Acı Kahve İncelemem

Acı Kahve aslında Agatha Christie'nin bir oyunudur. 1930 senesinde yazılmış ve sahnede uzun yıllar bu oyun oynanmıştır. Bu Agatha'nın ikinci büyük yükselişidir. Aynı zamanda da ilk yazdığı oyun senaryosudur. Roman versiyonu orijinal metin değildir. Yani okuduğumuz bu kitap Agatha'ya ait bir fikirdir. Cümleler ona ait değildir. Romanlaştırma, Avustralya doğumlu yazar ve klasik müzik eleştirmeni Charles Osborne tarafından yapılmıştır. Kısaca konusu şudur: Bir bilim adamı olan Sir Claud Amory atom patlayıcısı için bir formül geliştirmektedir ama bu formul çalınır. Tabii ki bu hırsızlığı çözecek kişi Agatha'nın her kitapta neredeyse olan Hercule Pairot'tan başkası değildir. Ev halkı şunlardan oluşuyor: Claud'un kız kardeşi Caroline, yeğeni Barbara, oğlu Richard, Richard'ın İtalyan karısı Lucia, sekreteri Edward Raynor ve Lucia'nın eski arkadaşı Dr. Carelli. Burada güzel bir oyun oynanır. Bir kahve siparişi edildiği esnada, Claud bu formülü çalan kişinin ışık...