Ana içeriğe atla

Sezgin Kaymaz - Geber Anne İncelemem

Sezgin Kaymaz edebi kalitesi diye bir olgu yerleşmeye başladı bile edebiyat hanemde. Ona özgü bu tarz bizi tüm kitaplarında kendisine alıştırdı . Önce online söyleşi yaptığımız son kitabı olan Düz dünyacılar ile kendisini tanıdım, sonrasında bence en iyi kitabı olan Kün ve şimdi de Geber Anne ile. Sezgin Kaymaz'ı kurgu ve hikayeden bağımsız olarak kesinlikle herkes ne yazarsa yazsın okumalı, çünkü yazarın anlatım tarzı, ironisi, hicivleri ve edebi kalitesi cidden muhteşem. Gönül rahatlığı ile alın okuyun onun tüm kitaplarını, içiniz seçim yaparken rahat olsun.

Otoriter bir anne ve 17 yaşındaki bir evlat çerçevesinde ilerleyen kitap psikolojik yorumlamalarla kendisine çekiyor. Fazlası ile akıcı ve merak uyandırıcı diyebilirim. İlk başta çok fazla ilerleyiş oidipus kompleksi gibi olacak hissi bize verdirse de ters köşe yapmayı da devamında başarıyor. Kitapta paralel evren ve reenkarnasyon da var, düz dünyacılar kitabında da benzer geçişlere şahit olmuştuk, o nedenle bu onun sevdiği tarz da artık diyebiliriz. Bu kafa yapıları bana çok uzak olsa da kitap ve kurgu beni dışarıya itmedi.

Diğer konu herkesin konuştuğu şey olan kitap ismi konusu. Kitabın ismi ile uyuşmayan herhangi bir durum yok. Bunu soran, söyleyen, yorum ve özelden yazan çok oldu. Dikkat çekici ve uyumlu bir isim seçimi olduğunu naçizane belirtebilirim. Kitaptaki ana anne figürü, çocuklar üzerinde baskıcı, yıkıcı ve sevgisiz tavırlarıyla ön plana çıkıyor, bu da dikkat çekici isim seçimi ile tam anlamı ile bütünleşik bir durumda. Kitaptaki çocukların da bu baskının ve sevgisizliğin altında büyümesi, öfke ve nefret duygularıyla şekillenmesi de kitabın çocuklara olan etkisi.

Neden "Geber Anne" ismi derseniz? Şanssız bir şekilde körü aileye düşen o çocukların nefret ve isyanını özetlemek, anneler kutsallığının aslında içinin doldurulması gereken bir öge olması gerektiğini hatırlatmak, karanlık aile tablosuna bir mesaj vermek, toplumsal eleştiri yapmak ve okurda şok etkisi yaratmak yani dikkat çekici bir unsur oluşturmak için seçilmiştir.


Kitap ismi gibi duygusal, kin dolu, kara mizah ve psikoloji karışımı bir kitap.Romanda aile, şiddet, toplumsal çürüme ve bireysel çıkışsızlık gibi temalar işleniyor. Standart bir aile içi hikaye gibi görünse de toplumsal yozlaşma hikayesi olarak yorumlamak daha doğru olacaktır. Ayrıca kitaptaki ilişkiyi çarpıklığın, sevgisizlik ve iletişimsizliğin bir göstergesi olarak toplumsal bazda yorumlamak gerekmektedir.

Kitaptaki bu geçiş kara mizah, ironi ve hiciv yeteneği ile birleşince işte edebiyatın o sihirli dünyası açığa çıkar ve kalite burada kendini belli eder. Yazar burada ülkemizdeki en büyük sorunlardan birisi olan yetiştirme yurtları ve yöneticilerini de eleştirmeyi es geçmez. Bu sıralarda Sezgin Kaymaz sizi hem düşündürür, hem de rahatsız eder. Bayılıyorum edebiyat ile sarsan o büyük kalemlere. İşte Kaymaz onlardan birisi.

Roman, okuru rahatsız eden bir hesaplaşmayla biter. “Geber Anne” cümlesi, sadece bireysel bir isyan değil, aynı zamanda sevgisizlik ve şiddet üzerine kurulu aile yapısına, toplumsal çürümeye de oluşan karşı bir çığlık gibidir. Kaymaz, sevgi eksikliğinin ve baskının nelere yol açabileceğini gösterir; aile içi ilişkilerin karanlık yüzünü, son derece sert ama edebi bir dille işler.

İşte bu benim annem!...

O da hep böyle küserdi!...

Abimle benim duyacağım şekilde konuşup, bana mesajını verirdi mutlaka...

Dünyam başıma yıkılırdı o küsünce...

Benim annem bu işte!... İşte bu!... Efsunlu ve sır dolu!... Sözleri bulmaca gibi!...

Bu, benim Melek Annem!...

Elbette kurtaracağım onu!...”

Kitaba puanım 9.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Agatha Christie - Acı Kahve İncelemem

Acı Kahve aslında Agatha Christie'nin bir oyunudur. 1930 senesinde yazılmış ve sahnede uzun yıllar bu oyun oynanmıştır. Bu Agatha'nın ikinci büyük yükselişidir. Aynı zamanda da ilk yazdığı oyun senaryosudur. Roman versiyonu orijinal metin değildir. Yani okuduğumuz bu kitap Agatha'ya ait bir fikirdir. Cümleler ona ait değildir. Romanlaştırma, Avustralya doğumlu yazar ve klasik müzik eleştirmeni Charles Osborne tarafından yapılmıştır. Kısaca konusu şudur: Bir bilim adamı olan Sir Claud Amory atom patlayıcısı için bir formül geliştirmektedir ama bu formul çalınır. Tabii ki bu hırsızlığı çözecek kişi Agatha'nın her kitapta neredeyse olan Hercule Pairot'tan başkası değildir. Ev halkı şunlardan oluşuyor: Claud'un kız kardeşi Caroline, yeğeni Barbara, oğlu Richard, Richard'ın İtalyan karısı Lucia, sekreteri Edward Raynor ve Lucia'nın eski arkadaşı Dr. Carelli. Burada güzel bir oyun oynanır. Bir kahve siparişi edildiği esnada, Claud bu formülü çalan kişinin ışık...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...