Ana içeriğe atla

ANLATSAM ROMAN OLUR OLAYLARDAN

       İnsan hayatında binlerce olay yaşar.Bu olaylar hatta bazen insanların yaşam tarzlarını değiştirir.Hatta çoğunun bir 'Anlatsam roman olur.' dediği hikayeleri vardır.Hayatın bizlerin karşısına ne çıkaracağı elbette belli değildir.Yarının neler getireceğini kimse bilemez.Benimde buna benzer yaşadığım birçok olay var, belki çoğu yaşadığım önemli olabilecek olayları unutmuşumdur ama bazıları belleğimdeki yerini hala koruyor.Bunlardan bir tanesi paylaşacağım.
Bursa
       Türkiye'nin en güzel yerlerinden biridir Bursa.Yaz olunca tatili değerlendirmek için ailemin en çok tercih ettiği yerlerin başında gelir.Gitmemizin en büyük sebeplerinin başında teyzem ve kuzenlerimin orada yaşıyor olması tabiki ilk sırada geliyor ama Bursa gerçekten gezilecek yerlerin çokluğu bakımından bende çok önemli bir yere sahiptir.Yıldırım döneminde yapılan Ulucami mi desem, Çelebi Sultan döneminde yapılan Yeşil Cami mi desem, Orhan Gazi döneminde yapılan Orhan Cami mi desem, 2.Bayezıd döneminde yapılan Emir Sultan Cami mi desem, birbirinden önemli türbeleri veya medreseleri mi desem, Yaşlı Çınarı mı desem,Uludağ mı desem,Mudanya mı desem bilemedim, anlat anlat bitmez heralde buranın gezilecek yerleri.Osmanlı İmparatorluğu döneminin izlerini görmek istiyorsanız uğramanız gereken ilk durak burasıdır.Bursa'ya belki kaç sene gitmişimdir ama hala gidemediğim yerlerin olduğuna inanırım.
Bursa Gölyazı'da Güneş batışı
       Hava yeni yeni kararıyordu.Bursa'da Güneş'in batışını izlemek müthiş birşeydir. Anne tarafımdan neredeyse herkes buradaydı, annem bugün çok mutlu olmalıydı. Almanya'daki teyzem ve kuzenlerimde buraya gelmişti.Artık bütün kardeşler uzun bir aradan sonra birlikteydiler.Almanya'dan gelen kuzenlerimden bir tanesi kokoreç yemeği özlediği için dışarı çıkıp  bu özlemini gidermek istiyordu.Tabi gurbette yaşamayan anlayamaz bunları.İlk geldiklerinde Türkiye'de yaptıkları arasında mutlaka özlem duyduğu şeyler olurdu ve bunların başında mutlaka yemeyle alakalı olanları gelirdi elbet.Kokoreç, çiğ köfte, vb...Hemen Bursa'da yaşayan kuzenimle birlikte onun bu isteğini kırmamak için arabaya atladık ve yola koyulduk.
        Sanayi bölgesine doğru gelmiştik.Çalışma saati olmadığından dolayı ortalıklarda kimsecikler yoktu.Hava artık tamamen karanlıktı ve sis çökmüştü.Bursa'da yaşayan kuzenim gece bu bölgede sokak başlarında çok güzel kokoreç yapan biri olduğunu söylemişti.Bizi oraya götürecekti ama bir türlü bulamamıştı.
       Sigara almak için bir tekel bayisinde durduk.Biz bayiden içeri girerken ayakta duramayacak derecede sarhoş bir adam elinde 3-4 tane bira ile dışarı doğru çıktı.O haliyle arabasına bindi.Kafamda hemen bu adam acaba bu haliyle nasıl araba sürebilecek sorusu oluştu.Yanında da büyük ihtimalde sevgilisi oturuyordu.Onun hali de hiç iç açıcı görünmüyordu. Almanya'daki kuzenim bir yandan telefonla konuşuyordu, bir yandan da cebinden para çıkarmaya çalışıyordu.Sigarasını aldıktan sonra bayiden ayrıldık.Biraz önceki dazlak adamın sürdüğü arabanın tam arkasında ilerliyorduk.Arabayı sürenin sarhoş olduğu biliyordum tabi ama yine de bilmesem bile anlardım sarhoş olduğunu çünkü araba bir sağa bir sola doğru gidip duruyordu.Kaza yapmaması onun için daha büyük bir sürpriz gibi görünüyordu.Kuzenimi arabayı sürenin sarhoş bir adam olduğu konusunda uyardım ama o bu ikazımı pek önemsemedi.Tam o esnada Almanya'da yaşayan kuzenim paranın üstünü almadığını fark etti ve yolun yarısından bayiye doğru geri döndük.
       Bayiye gelip paranın üstüne almayı unuttuğumuzu tam söyleyecekken o esnada çok büyük bir ses duyuldu.Yer sallandı.Ne olduğunu ilk başta kimse anlayamadı.Satıcı kafasını sesin etkisi ile eğilerek bacaklarının arasına doğru soktu.İlk önce deprem oldu sandık ama olayın aslı hiçte öyle değildi.Sanayide bulunan elektrik direklerinden birisi devrilmişti.Olay bizim para üstünü unutmak için döndüğümüz yere çok yakındı. Ee peki koca direk durup dururken ne olmuştu da devrilmişti?
       Olay yerine hemen arabaya atlayıp gittik.Aklıma gelen olay başıma geldi ve sarhoş adam kaza yapmıştı.Nasıl olduğunu göremedim ama sanırım yüksek bir hızla gidiyorken direksiyon kontrolünü kaybedip elektrik direğine çarpmıştı.Sevgilisi şanslıydı çünkü o arabadan çıkabilmişti ama adam arabanın altında kalmıştı.Yardım etmek çok istedik ama yardım edebileceğimiz bir durum yoktu. Profesyonel araçlar ve kişiler gerekiyordu.Tek omzuyla arabayı taşıyor gibi bir görüntü vardı.Bu sahneyi ömrüm boyunca hiç unutamadım.Hemen polisi ve ambulansı aradık.Olay yerinde daha fazla duramadık ve uzaklaştık.
       Hayatın kadere ne kadar bağlı birşey olduğunu bir kez daha burada anlamış oldum.Eğer kuzenim paranın üstünü almayı unutmasaydı ve yoldan geri dönmeseydik o direk bizim tepemize de devrilebilirdi.

Yorumlar

  1. Ufak tefek anlatım bozuklukları olsa da yazı güzel olmuş.

    YanıtlaSil
  2. Biraz daha çalış iyi bir yorumcu olacaksın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...