Ana içeriğe atla

STEPHEN KING - BÜYÜK KALEMİN İLK YILLARI


        Küçüklük günlerimi hatırlıyorum. Gece yarılarına kadar sokakta arkadaşlarla oyun  oynardık. Eve gelince de normal çocuklara göre biraz daha geç yatan bir tiptim. Oturur o saatte film izlerdim.Örneğin ; Gece Beyaz Show'dan sonra Elm Sokağı Kabusu serisinden bir film olur ve tek başına onu izlerdim.Film izlemeye o yaşlarda bayılırdım.Özellikle çok korktuğum halde korku filmlerine.
Baktığım film kapağı
         Çocuk yaşlarımda epeyce film izlemişimdir.Hele bide benim gibi yaşıt çok kuzenleriniz varsa hayatınızda bu sayı biraz daha artabilir.Onlarla inatlaşıp oturup kim bilir kaç tane korku filmi izlemişimdir.O yaşlarda görebileceğiniz belki en korkak insanlardan biriydim ama oturur çok korkusuz bir insanmış gibi korku filmi izlemeyi kendime marifet sayardım.Hiç unutmam günün birinde halamlar ve amcamlar bize geldi ve ev tıklım tıklım oldu.Büyükler sohbet ederken yapacak bişey yokmuş gibi 4-5 kuzen oturup korku filmi izlemek istedik.Bu nedense hepimize eğlenceli bir oyun gibi geldi.
         Evdeki filmlere bakarken bir kapak dikkatimizi çekti.Üzerinde mezarlık,siyah bir kedi ve korkunç bakışlı bir adam vardı.Aradığımızı bulduğumuza o kadar emindik ki anlatamam.Hemen izlemeye koyulduk.Hepimiz filmden kesinlikle korkuyorduk ama eğleniyormuş gibi yapıyorduk,korkmadığımızı birbirimize ispatlıyor gibiydik.
Filmde katile dönüşen çocuk 
        Filme gelince film standart bir korku filmiydi aslında.Sakin bir hayat aramaya çalışan bir aile, herkesten uzak bir yaşam,gizemli yan komşu...Konusu kısaca, bir ailenin mezarlık yanında bir eve taşınması ile birlikte çok sevdikleri kedilerini kaybetmeleriyle başlıyor.Yan komşuları olan ihtiyar adam kedinin dirilmesinin bir yolunun olduğunu ancak bu yolun tehlikeli olabileceğini söylüyor.Kediyi taşındıkları yerin yakınındaki mezarlığa gömerlerse dirileceğini söylüyor.Kedi dedikleri gibi diriliyor ama davranışları aşırı saldırgan bir hal alıyor.Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra aile küçük çocuklarını da tır çarpması sonucu kaybediyor.Kedi için yaptıkları yöntemi çocuk içinde yapabileceklerini düşünüyorlar ve uygulamaya koyuluyorlar.Ancak çocuk bir katile dönüşüyor.Bu izlediğim  1989 yapımı filmin adı Pet Sematary Türkçe adıyla Hayvan Mezarlığı idi.
Stephen King
          Filmi izlediğimde küçüktüm doğru.Şimdi izlesem hiçbir etki yapmayacak bile belki.Ama şunu unutmamalıyız korku filmleri ve romanları diye bir gerçek varsa bunu bana ve tüm dünyaya kazandıran isimlerin başında da Stephen King gelir.Sadece korku mu, Yeşil Yol ve imdb'de hala yıllardan beri 1 numaradan indirilemeyen film Esaretin Bedeli'nin de yazarıdır kendisi.Hayatımda kitabını imzalatmak istediğim kişilerin arasında ilk sırada yer alır. 
       Peki kimdi bu yazılarıyla tüm dünyayı peşinden sürekleyen adamın nasıl bir yaşantısı, çocukluğu vardı? Nasıl bir ailede büyümüştü? Bu korkunç hikayeleri yazan adam nasıl bir hayat yaşamıştı?
       Öncelikle onun ne kadar büyük bi adam olduğunu öğrenmeniz için yazdığı kitapların 350 milyondan fazla kopyasının sattığını belirtmek isterim.Yazdığı bu muhteşem yazılar birçok filme, diziye senaryo olmuştur.Yaklaşık 50 tane romanı yayınlanmıştır ve bu romanları yüzlerce dile çevrilmiştir. Richard Bachman adı altında 7 tane kitap ve 5 kurgusuz kitabı vardır. İki yüze yakın kısa öyküsü vardır ve bu öyküleri de 9 tane kurgu koleksiyonunda toplanmıştır.
King'in yaşadığı ev
       Babası Donald Edwin King, denizcilikle geçimini sağlayan bir tüccardı. Nellie Ruth ile 1939 senesinde evlendi.1947 senesinde de Amerika'nın Portland şehrinde Stephen Edwin dünyaya geldi.Onun dünyaya gelmesi aslında aileyi büyük bir yıkıma götürecekti.Çünkü ailede o doğduktan sonra geçim sıkıntısı oluşmuştu.Babası evin geçimini artık sağlayamıyorum düşüncesi ile sadece iki sene sonra '2 paket sigara almaya gidiyorum' diyip evden ayrılmıştır ve bir daha asla geri dönmemiştir.Babası gittikten sonra daha da zor bir hayat onu beklemektedir.Babası öldükten sonra birçok il gezmişlerdir.Annesi ailenin geçimi sağlamak için çeşitli iş yerlerinde çalışmıştır.Zihinsel engellilerin bakıcılığını yapmıştır. Stephen, Metodizm adlı Protestan manevi düşünce sistemi ile büyümüştür.
Yazma Sanatı adlı kitabı
        Çocukluğunda yaşadığı, sevdiği arkadaşlarından birisine gözleri önünde tren çarpması ile ölmesi olayını ömrü boyunca hiçbir zaman unutmayacaktır.Ailesine arkadaşı ile oynamak için dışarı çıktığını söylemiştir ve eve geldiğinde ailesi yüz halini görünce ne olduğunu anlayamamıştır.Uzun bir dönem suskundur ve şokun etkisinden çıkamamıştır.Daha sonra yavaş yavaş bu olayı ailesine anlatmıştır ve yavaş yavaş konuşmaya başlamıştır.Bazı insanlar bu olayın Stephen'ın karanlık yazılarının altında bu olayın yattığını düşünmektedir.Ama Stephen'ın anılarının anlatıldığı On Writing(Yazma Sanatı) adlı kitabında bu olaydan hiç bahsetmemiştir.
        
        
          
        

Yorumlar

  1. Süper bir giriş, süper bir anlatım.....

    YanıtlaSil
  2. YEB; güzel yorumlar ekleyerek hazırladığın bu yazı dizilerini begenerek takip ediyorum.

    YanıtlaSil
  3. Valla cok guzel valla mükemmel en güzel sensin en birinci sensin teprik ettim seni en büyüskünden :D

    YanıtlaSil
  4. En sevdiğim ve tek okuduğum yazısıdır... :)))

    YanıtlaSil
  5. Serisi ne zaman gelecek. Sabırsızlıkla bekliyorum....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serisi en kısa zamanda gelcek teşekkürler..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Agatha Christie - Acı Kahve İncelemem

Acı Kahve aslında Agatha Christie'nin bir oyunudur. 1930 senesinde yazılmış ve sahnede uzun yıllar bu oyun oynanmıştır. Bu Agatha'nın ikinci büyük yükselişidir. Aynı zamanda da ilk yazdığı oyun senaryosudur. Roman versiyonu orijinal metin değildir. Yani okuduğumuz bu kitap Agatha'ya ait bir fikirdir. Cümleler ona ait değildir. Romanlaştırma, Avustralya doğumlu yazar ve klasik müzik eleştirmeni Charles Osborne tarafından yapılmıştır. Kısaca konusu şudur: Bir bilim adamı olan Sir Claud Amory atom patlayıcısı için bir formül geliştirmektedir ama bu formul çalınır. Tabii ki bu hırsızlığı çözecek kişi Agatha'nın her kitapta neredeyse olan Hercule Pairot'tan başkası değildir. Ev halkı şunlardan oluşuyor: Claud'un kız kardeşi Caroline, yeğeni Barbara, oğlu Richard, Richard'ın İtalyan karısı Lucia, sekreteri Edward Raynor ve Lucia'nın eski arkadaşı Dr. Carelli. Burada güzel bir oyun oynanır. Bir kahve siparişi edildiği esnada, Claud bu formülü çalan kişinin ışık...