Ana içeriğe atla

KUDÜS'ÜN FATİHİ SELAHADDİN

     Arkadaşlar malumunuz İsrail-Filistin konusu bir kez daha günümüzde alevlendi. Zaten her sene bu durum artık tekrarlanır hale geldi. Böyle çirkin olaylar sürekli tekrarlanırken bizim elimizden dua etmekten başka ne yazık ki bir şey de gelmiyor. Bir önceki yazımda da söylediğim gibi yeni Selahaddin Eyyubi lerin gelmesi lazım demiştim. Müslümanların kendi içerisinde tek bir güruh olarak hareket etmesi lazım. İşte tüm bilinmeyenleri ile  Kudüs'ün Fatihi Selahaddin Eyyubi.


    Selahaddin Eyyubi'nin soyu Hezbani Kürtlerinin Revvadi koluna dayanmaktadır. Ve Sünni bir kişidir. Soyunda Eyyubi'nin Tebriz'de valilik yapan ataları mevcuttur. Kürtlüğü ile ilgili çeşitli kaynaklarda bu durum tartışılsa da İlber Ortaylı gibi büyük tarih üstadları Kürt prensi olduğunu doğrulamaktadır. Babası Necmeddin, Türk valisi İmaeddin Zengi'nin yanında çalışmakta, dedesi Şadi ise Şam valisi Bihruz ile arkadaşlık yapmaktadır. Selahaddin'in annesinin soyu ise Selçuklulu bir emirin kızkardeşliğine dayanmaktadır. Dedesi sayesinde babası Tikrit Kumandanı olur. Tikrit, Bağdat'ın 150km kuzeyinde bir şehirdir. Selahaddin'in amcası Şirkuh ve babasının, Bihruz'la aralarında çıkan bir sorundan dolayı İmaeddin Zengi'nin yanına girmişlerdir.

Dar-ul Hadis(Okuduğu Üniversite)

    Selahaddin, Baalbek ve Şam'da büyür ve iyi bir eğitim alır. Sadece askeri değil, dini eğitime, matematiğe, mantığa, sosyolojiye, tarihe,  geometriye, astronomiye, felsefeye, aritmetiğe de merakı vardır. Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe konuşabiliyordur.


Şirkuh Heykeli

    Fatımi halifesinin yanında bir çok savaşa girer. Amcası Şirkuh ile birlikte çok başarılar elde eder. Haçlı Komutanı Kayseryalı Hugh u esir almaları da bu başarılardan biridir. Başarıları neticesinde halife tarafından amcası Şirkuh ve kendisine kale, para ve askeri yardım yapılmıştır ve verilen kaleyi sonuna kadar savunmuşlardır.

Nureddin Mahmud Zengi

    1.Haçlı Seferi sonunda kurulan Kudüs krallığı gözünü Mısır'a diker. Bu dönemde Mısır'da iç karışıklık hakimdir. Vezir Şaver, Nureddin Mahmud Zengi ile bir anlaşma yapar. Yardımın kabulü için Nureddin oraya Şirkuh ve Selahaddin'i görevlendirir. İç karışıklığı çözen Şaver, Nureddin'e ihtiyacının olmadığını düşünerek Haçlı'larla birlikte hareket eder. Bunun neticesinde Selahaddin, Şirkuh ve Nureddin büyük bir başarı elde ederek Şaver ve Haçlı donanmasını defederler. Ama aradan geçen kısa sürede Nureddin ve Şirkuh, Mısır'ın fethinin kolay olacağını anlamış ve tekrar sefere çıkmışlardır. Tabi gene Selahaddin'de amcası Şirkuh'la beraberdir. Şaver gene Haçlı'lardan yardım ister.Selahaddin'in ordusu kendilerinden 15 misli büyük bir ordu ile savaşarak zafer kazanmayı başarırlar. Bu savaşta Selahaddin, İskenderiye'yi de ele geçirir. Ama sadece ele geçirdiği kalede 100 tane adamıyla kalan Selahaddin sulh yapmak zorunda kalır. İçerden 100 kişinin çıktığını gören Haçlı'lar şok içinde kalırlar. Selahaddin'e olan hayranlığı Hristiyanların işte o anda artmaya başlar.

Selahaddin'in Mısır'daki Savaşları

    Aradan geçen sürede Kudüs krallığı, Fatımilerin zayıf olduğunu görerek Kahire'ye girerler. Fatımi Halifesi'de Nureddin'den yardım ister. Şirkuh ve Selahaddin, Kahire üzerine tekrar sefer düzenler. Bunu duyan Kudüs Krallığı ordusu kaçar. Şaver ise olanlardan artık sıkıldığından dolayı, Şirkuh ve Selahaddin başta olmak üzere hepsini bir yemeğe davet ederek ortadan kaldırmayı planlar. Ama onun bu planı suya düşer çünkü haber tüm Fatımi ve Nureddin'in taraflarınca duyulur. Bunun üzerine Şaver'i ziyarete çağıran Selahaddin onun atından inmesini bile beklemeden atından düşürür. Daha sonra Şaver, Fatımi halifesi tarafından idam ettirilir. Fatımi veziri bu olay ardından amca Şirkuh olur ama o yalnızca 2 ay daha yaşayabilmiştir.

    Aradan geçen sürede Şii olan Fatımiler'in dönemi bitmiş ve Sünni olan Eyyubi ler söz sahibi olmuştur. Artık Müslümanlıkta tek halifeli bir döneme geçilmiş olup, bu halifede Selahaddin Eyyubi olmuştur. Bu dönemde Nureddin ölür ve onun dul eşi İsmedüddin Hatun'la Selahaddin evlenirler.


    1177'de Eyyubiler ile Kudüs krallığı arasında yani cüzzam hastası olan 16 yaşındaki 4.Baudouin ile Selahaddin arasındaki Montgisard Savaşı'nı Kudüs Krallığı kazanmıştır.

    

Alman Kralının Boğuluşu resmi

Selahaddin, Lüzinyalı Guy ve ordusunu aradan geçen 10 sene sonrasında 1187'de Filistin yakınlarında bulunan Hıttın'e kadar kovalar. Çok önceden su kuyularını tutan Selahaddin, Guy'un ordusunu susuz bırakır. En sonunda pes eden Guy ve ordusu Selahaddin'in karşısına çıkarlar ve savaşı kaybederler. 1187'de tüm dinlerde kutsal olarak geçen o toprak Kudüs artık müslümanlarındır. Papa Kudüs'ün kaybı sonrası bu acıya dayanamayarak ölür. Aradan geçen 2 yıl sonrasında papa 8.Gregerius çağrısıyla Hristiyanların büyük ülkeri Kudüs'ü tekrar kazanmak üzere sefere çıkarlar. Alman komutanı Barbarossa Silifke'de boğularak ölür. Fransız ve İngilizlerde Selahaddin Eyyubi'yi yenemeyerek geri dönerler. İngiliz Kralı ünlü gaddar Arslan Yürekli 1.Richard idi. Savaşta şöyle bir sahne yaşanmıştı. İki tarafta da savaş esirleri vardı ve bu sahnede iki önemli kral karşı karşıya geldiler. Selahaddin ve Richard. Haçlıların komutanı olan I. Richard esirleri yüksek fidye almadan bırakmak istememekteydi. Selahaddin'in bu bonkör hareketiyle fidyeyi vermeyeceğini anlamış oldu. Richard acımasız tabiatını açığa vurarak 2.700 kadar savunucu erkek askeri ve yaklaşık 300 kadar kadın ve çocuğu birbirlerine iple bağlanmış bir şekilde kale kapısı önüne Selahaddin'in uzaktan görebileceği bir mevkiye getirtti. Onları Hristiyan Haçlı şövalyelerin "merhametine" bıraktı ve onlar da ellerinde bulunan her türlü kılıç, mızrak ve hatta büyük taş gibi silahlarla esirlerin üzerine üşüşüp tek birini sağ bırakmadan hepsini öldürdüler. Buna karşılık Selahaddin esir tuttuğu Hristiyanları öldürerek karşılık verdi. Bu dönemde ikinci ilginç bilgi de Kral Montferat'lı Conrad'ın Haşhaşilerce öldürülmesi olayıdır. Bu olayla ilgili hatta Haçlılar tarafında iç karışıklık çıkmış, Conrad'ın Richard tarafından öldürülttüğü dedikoduları çıkmıştır. Savaş sonrası Selahaddin'in özel kalemi olan ve hayatını yazan İbni Şeddad 'a göre Selahaddin : ''Kendime ne olacağını bilmediğim için bir barış yapmaktan korkmaktayım. Onlara bu arazileri bıraktığımız için düşmanlarımız büyüyüp güçleneceklerdir. Daha önce terk etmiş oldukları arazileri tekrar ellerine geçirmek için geri geleceklerdir. Onların her birinin kendi tepesi üzerinde (kaleleri içinde) korunup sarınmış ve buralardan 'ben burada kalacağım' diye fikirlerini ilan edeceklerini ve Müslümanların da bundan harap olacaklarını görmeyi bekliyorum.'' demiştir. Dediği gibi de olmuştur.

Kudüs Fatihi Selahaddin


    Arslan Yürekli Richard'a ne oldu derseniz; tatar yayıyla atılan bir ok ile eğitim esnasından vücuduna okun girmesi neticesinde kangren olarak çok erken bir yaşta, 41 yaşında öldü. Selahaddin Eyyubi ise sarıhumma denilen hastalık yüzünden 66 yaşında öldü.17 oğlu ve 1 kızı vardır.

Selahaddin'in Şam'daki Mezarı

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...