Ana içeriğe atla

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim.

Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturmuş durumda olduğumdan benzer bazı sorunları dostlarımın yaşadığına bende şahit oldum. O nedenle böyle bir ortamda Ali Bektaş'ın bu güçlü duruşu, 4.baskıyı bitirmiş olması ciddi bir edebi tepki olarak da bence değerlendirilmeli. Bu sektöre emek veren ve hak eden herkes inşallah güzel yerlere gelir.

Bütün il buluşmalarımıza gelen, uzun süredir tanıdığım, onlarca hem online mecrada, hem de basılmış kitapları olan yazarlara öncülük eden Ali Bektaş, kitapta anlattığı ortam olan Ankara'nın ta kendisidir. Uzun yıllarını bu ile veren yazar, beyaz yakalı olarak hayatını idame ettirmeye bu ilde devam etmektedir. Ayrıca youtube kanalında sanatın her dalından bir söyleşi ya da videoya ulaşabileceğiniz yetkin de bir isimdir.

Bir derlediği öykü kitabı, bir de romanı vardır. Romanı şu an incelemesini yaptığım Gün Yüzü, Dalında Öyküler de derlediği ve içinde kendisinin ve Esra Kahya gibi 14 tane değerli bir kalemin de yer aldığı öykü kitabının adıdır.

Gelelim Gün Yüzüne. Gün Yüzünü aslında ben bir buçuk senedir dolaylı olarak sevgili üyelerimin vesile ile okuyorum. Çevremdeki herkes il buluşmalarında Ankara'da bana Yıldız, Umut, göz yaşı, aşk, sigara içtim, efkarlandım, sonu nasıldı ya öyle, 2.geliyor mu Ali Hocam vs diyerek sürekli bana minik minik spoiler vererek okuttu. En sonunda bu kitaba bugünkü söyleşiden dolayı başladım ve ben de bitirdim.

Şunu söylemekte fayda var; birçok yeni yazarda edebi kalite ve betimleme yeteneği biliyorsunuz yok, ama bu kitapta bunu net bir şekilde buldum. Yeni yazarların çoğu kurguya odaklanıyor ve anlatımı atlıyor. Bu kitaba bu açıdan bence doyacaksınız. Tek beğenmediğim kısım duygulardaki hızlı geçiş. Ne ara kapıldın be bu kadar hızlı dediğim yerler oldu. Realist olacağım.


Ankara aşığı olduğumu beni tanıyanlar iyi bilir. Ankara'yı her satırda dolu dolu görmek ve yaşamak beni tatmin etti.

Kitapta samimi bir ortam var; her bölümün giriş cümlesi özellikle fazlası ile sizi vuruyor ve o bölüme daha okumadan idrak ediyor gibi oluyorsunuz. Kafanızda bir ön şekillenme bölümle ilgili yaşanıyor. Kitapta bir arayış hikayesi var, kendini bulma çabası var, kimseye anlatamadıklarını kendine anlatma da var, duygusal yoğunluk gayet tatmin edici düzeyde. Hikayede çok bizden, tam bir Anadolu hikayesi.


İnsanoğlu olarak hayatta biliyorsunuz birçok sınavlarla baş etmek mecburiyetindeyiz ve bu sınavlar asla son bulmuyor. Tam bitti denilen yerde bir başka sınav daha gün yüzüne çıkıyor. Bu kitap bize işte bu açıdan da çok fazla mesajlar iletti. Bizlerin başına her şey gelir ve biz her şeyin bir şekilde üstesinden gelmeliyiz. Sınavında sonu yok, direnmenin de, kazanmanın da, yeniden denemenin de, yıkılmanın da, ayağa tekrar kalkmanın da. Lennon'un dediği gibi " Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir." Denemeye devam.

Kitapta sadece kitabın ana konusu olan aşk yok; ekmek arası domates yiyen ve sonra sokağa çıkıp maç oynayan o küçük çocukluğunuz da var, yakın zamanda bizleri mağdur eden kaçak yapılar, karaktersiz müteahhitlerde var, patlamalar da var, maden kazası da var, deprem de var, şehitler de var. Kısaca yakın dönem toplum eleştirisi gibi de değerlendirmek de lazım kitabı. O nedenle günümüz okuru olan bizleri fazlası ile tatmin edecek, hiç şüphe yok.

Kitabın asıl karakterleri Umut ve Yıldız. Baştan sona severek ve herkesin farklı yorumlar da katabileceği bir hikayeleri var. Ali Bektaş bu kitap devam etmeyecek demişti, belki okurunu dinler ve yoğun ısrarlar ona devam kitabını yazdırır bu bilinmez. Ama unutulmaz iki karakter olduğu, olacağı kesin iki karakter. Siz acaba hangisini sevdiniz? Yıldız mı? Umut mu? Ben Umutçu oldum galiba, bilemiyorum. Gerçi Yıldız olduğum dönemlerimdr oldu geçmişte.

Öncelikle Umutlar var mı? Kaldı mı? Bilemiyorum. Bence kalsa bile Yıldızlar kadar uzaklarda bir yerlerde kalmıştır. Size birazcık metafor parçalayım dedim. Hahaha ilahi ben.

Aşk acısı, aşkla ilgili mağduriyetleri olan siz okurları bu kitap derinden etkileyecek, hatta bazı sayfalarda ağlayacaksınız. Şimdiden uyarayım ben de, benden yük gitsin.

Kitapta birini unutmak istiyorsan kafanı bir başkası ile doldurmak iyi midir, yoksa kötü müdür değerlendirmesi de yapılabilir. Bununla büyük bir tartışma ortamı da oluşabilir. Bu değerlendirme hatta bence bu incelemeyi tam ortadan ikiye böler. Kimisi durup düşündükçe daha çok unutamazsın der. O nedenle birini hayatına hemen alman gerekir der. Kimisi de kafanda unutamadığın birisi varken neden birisi hayatına alırsın ki der. Onu üzeceğin çok belli der. Bilemiyorum, ben kararsızım. Kitapta bu konu ile alakalı Yıldız'ı yorumlayacak çok kişi var. Ama yüzde yüz haksız da kimse bence diyemez. Dememeli. Büyük konuşmayınız lütfen güzel insanlar.

Bu arada bu incelemeyi keşke Umut yazsaydı. Bence o benden daha duygulu ve samimi yazabilirdi. O dostum diye nitelendirdiği günlüğüne yazdıkları beni çok tatmin etti. Dedim ki hep sen yaz Umut. Keşke herkes birazcık sen olsa. Umut sen bize umut ol. Ve son sözüm; umutlar var olsun ki, hep birlikte biz de gün yüzünü görelim.

Kitaba puanım 9.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...