Ana içeriğe atla

Paulo Coelho - Veronika ölmek istiyor kitabı incelemem

Kitap, Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho tarafından 1998 senesinde kaleme alınmıştır. Bildiğiniz üzere Simyacı kitabı ile çağdaş dünya edebiyatına damgasını vuran Coelho, bu kitabı ile de aynı seviyede bence değer görmeli. Öncelikle kitabın bir psikolojik roman olduğunu okurlara hatırlatmakta fayda var.

Coelho ile ilgili belki bunu bilmiyor olabilirsiniz ama bu kitaptaki birçok anlatılan sahne aslında kendi hayatında çeşitli sahnelerdir. Yani aslında otobiyografik ögeleri de olan bir roman gözü ile de bu kitap bu nedenle değerlendirilmelidir. Paulo Coelho, anne ve babası tarafından tam üç kez akıl hastanesine gönderilmiştir. Aylarca hastanelerde kalmış, sakinleştiriciler ve elektroşok verilerek psikolojik olarak tedavi edilmeye çalışılmıştır.

Kitaba gelecek olursak; Veronika kitapta kusursuz hayatı olan genç bir kadın olarak karşımıza çıkar. Görünüşte her şeye sahiptir ama belki de varoluşsal sancılar çekmektedir ve hayatın monotonluğundan bıkmıştır. Çözümü de birçok psikolojik rahatsızlığın en acımasız geri dönüşü olan intiharda bulur. Ama intiharı başarısız olur, gözünü açtığında kendisini akıl hastanesinde bulur. Burada intihar etmek için içtiği ilaçların neticesinde vücudunun tamamen iflas ettiğini ve sadece 7 günlük hayatının kaldığını öğrenir. İşte bu haberden sonra konular akıl hastanesinde gelişmeye başlar.

Hayat gerçekten de vazgeçilecek kadar kötü müdür, her şeye rağmen yaşanmalı mı, daha kötülerini de görüp hayata tutunmak için bazı bahaneler mi aramalı gibi birçok soruya bundan sonraki kısımlarda yazar ve okurlar yanıt arar. Çünkü Veronika kendisine verilen bilgiye göre artık geri dönüşü olmayan bir yoldadır. O nedenle hayattan nefret etmeli, yaptığının sonucunu görmemelidir, hayattan pişman olarak ayrılmamalıdır. Bundan sonraki kurgu işte yazarın kendi kalitesini ortaya koymak için mükemmel bir fırsattır ve bunu tecrübesiyle birlikte bence çok iyi kullanır Coelho.


Kitap aslında intihar düşüncesinin kötülüğü ile ilgili bizlere tokat niteliğinde bence yazılmıştır. Hayat bildiğiniz üzere sınav dünyasıdır. Kimse sizi dünyaya rahat ettirmek, konforlu, eğlenceli, bol paralarla, lüks içinde, huzurlu, sağlıklı, mutlu olacağınızın taahhütünü vererek göndermedi. Ama çabuk vazgeçilen her hikayede ben bunu görüyorum. Benim derdim bana özel, başkası kaldıramazdı, biricik düşüncesi ile insanlar ölümü kendisine hak görüyor. Bunu bu arada dinde haramdır düşüncesi ile de değerlendirmiyorum. İntihar bence güçsüzlük ve kendini tamamlayamamış olmanın olumsuz bir geri dönüşüdür. O nedenle hayat evet kötüdür, daha kötüsü de vardır, ne yapılabilir düşüncesi ile devam etmek en doğrusu olacaktır. İntihar bir oynamıyorum, pes ettimdir. Pes etmeden sonuna kadar savaşmak en doğrusudur. Borcum vardı intihar, onu seviyordum kavuşamadım diye intihar, sevdiğimi kaybettim diye intihar, bazen de Veronika gibi her şey iyi gidiyorken intihar. Bu kitap aslında bu konuda bekirttiğim gibi tokat niteliğinde. Coelho'nun kalemine ve kendi yaşadığı olumsuzluklara rağmen çizdiği kurguya kısaca helal olsun diyorum.

Veronika'nun intihar girişiminin kitaptaki diğer akıl hastanesindeki hastaları etkilemesi bence kitaptaki en etkileyici kısımdı. Veronika'nın kusursuz hayatı onlara kendi gelecekleri, seçimleri ve hastalıkları ile alakalı önemi bir ders çıkarttırdı. Tam tersi Veronika'ya da hayatta ne yaşamlar varmış, ne hastalıklar varmış düşüncesi oluşturdu. Kurguda en sevdiğim kısım net buydu. Nokta atışı vurgu ve mesajlara bayılıyorum.

Yine sonuna da bayılacaksınız. Hem herkesi tatmin etti, hem de sürpriz son ve doğru mesajı okuruna verdi burada yazar. Ayrıca kitabın müthiş uyarlama bir de filmi de var. Dünyaca ünlü oyuncu Sarah Michelle Gellar'ın başrolünde Veronika rolünde oynadığı 2009 yapımı bir film. Onu da bence seveceksiniz. Kitabın arkasından onu da öneririm.

İnsanların yaşadığı toplumu, seçimlerini, biraz öncede bahsettiğim gibi benliğini, yani tamamlanamamış benliğini sorgulattıran bir kitap Veronika Ölmek İstiyor. Kitap kısa, akıcı ve bence verdiği mesaj kusursuz ve doğru. O nedenle herkes okumalı. Bu yaşam deryasında boğulduğunu düşünenler hatta daha çok okumalı.

Kitaba puanım 10.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...