Ana içeriğe atla

Waris Dirie - Çöl Çiçeği incelemem

Waris Dirie, kadın sünneti denilince akla gelen ilk isim olabilir. Somalili model, yazar, oyuncu ve insan hakları aktivisti. 1997-2003 yılları arasında kadın sünnetine karşı Birleşmiş Milletlerde elçilik yapmıştır. Bu kitapta kendi hayat hikayesini anlatmaktadır. 12 tane çocuğu olan bir ailede dünyaya gelmiş ve adının anlamı Çöl Çiçeği'dir. Tüm dünya onu gerçek adı ile değil, adının anlamı ile tanır. Aynı isimle bir de vakıf kurmuş ve mücadelesine bu vakıf aracılığı ile de devam etmiştir.

Kendisi 5 yaşında iken kitabın konusu da olan kadın sünnetinin mağduru oldu. 60 yaşında bir adamla evlendirilmek istenildiğinde evden kaçtı, bu kaçış hikayesi kitabın da ana konusu durumunda. İyi ki de kaçmış, bu özgür ve asi ruhu onu tüm dünyanın tanıdığı birisi haline dönüştürmüştür. Londra'da büyükelçilikte çalışan bir akrabasının vasıtası ile İngiltere'ye kaçmış, daha sonra da sokak ve yurtlarda yaşarak bu bölgede hayata tutunmaya başlamıştır. Birçok kadına hatta insana ilham olan bence bir hayat hikayesi vardır.

Dünyaca ünlü manken Naomi Campbell ile birlikte Pirelli reklam yüzü olup tüm dünyanın bir anda tanıdığı birisi haline dönüşmüştür. Garsonluk yaptığı esnada Terence Donovan isimli fotoğrafçının keşfetmesi sonucu yalnızca bir gecede hayatı değişmiştir. Aklınıza gelebilecek bütün büyük markalarla çalışmıştır. Tüm önemli podyumlarda yürümüş ve hakkında belgesel, kitap ve film bile yapılmıştır. O artık New York'taki o meşhur Somalili göçebe kız oluvermiştir.

Kitapta çok büyük mücadele ve aslında başarma hikayesine de şahit oluyoruz. Kitap, Waris'in evinden kaçma hikayesi ile başlıyor. Önce ileri bir tarihten başlayan konu, sonra bu kaçma hikayesinin nedenini bizlere anlatma aşamasına geçiş yapıyor. Waris Dirie kitapta Somali'de ailesi ile birlikte yaşayan genç kız olarak karşımıza çıkıyor. Konuyu yavaş yavaş ilk sayfalarda öğrenmeye başlıyoruz.

Burada bir parantez açmakta fayda var: Kadın sünnetinden bence bahsetmek gerekiyor. Kadın sünneti nedir? Kitapta kirli, pis, pasaklı, namussuz kızlar olarak anlatılan ve o bölgede yaşayan bütün kızlara yukarıda saydığım nedenlerle yapılan kadın sünneti aslında cahillik örneği bir mevzu. Kadın üreme organına yapılan kısmi ya da tamamen müdahele edilen bir operasyon biçimidir. Dünyada 30 ülke ve 200 milyon kişi bu operasyonun mağduru durumundadır. Amaç kadının cinsel arzularını kontrol altında tutmaktır. Cinsiyet eşitsizliğinin yani basit bir örneğidir. Sağlık açısından hiçbir faydası olmadığı uzmanlar tarafından belirtilmiştir.

Kitaptaki kızımız namuslu ve cici kız olacağım diyerek işte bu operasyonu kendisi istiyor ve güle oynaya yaptırmaya gidiyor. Burada cahil toplum ve altyapının nasıl bir dönüşü olmayan yol olduğunu da üzülerek görmemizi sağlıyor.


Kaçtığında aslan ile çölde karşılaşma sahnesi de yine çok etkileyicidir. Bu sahnede yaratıcı gücün onunla ilgili planlarının olduğunu çünkü fark ediyor. Aslan onun yanından geçip gidiyor ve bu onun kendini özel hissetmesini sağlıyor. Okumasını istemiyorlar, okuyor. Çalışması istenmiyor, çalışıyor. Kendini geliştirmesi istenmiyor, ama o istiyor. Sorgulamak yasak diyen bir düzenin parçası iken hayatı sorguluyor. Bu işte onun güçlü ve özel örnek o kadın olmasını sağlıyor.

James Bond filmi olan ‘The Living Daylights’ filmi için teklif alıyor, bu film serisini bilen bilir ki, tüm seriyi ve yeni çıkacak o filmi dünya bekler. Bu da aslında iyi bir mesaj. Hayatın sana nasıl bir kapı açacağını bilemezsin, intiharı düşündüğü bir dönemde hayat sana dünyadaki en önemli film serilerinden birinden teklifi ile gelir. Sadece beklemeli ve vazgeçmemeliyiz. Savaşmaya ve kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz.

Yine ülkemizde de meşhur olan pasaport alabilmek, vatandaşlık alması gerektiği ve sahte evlilik yapması gerektiği bir durum ortaya çıkıyor. Bu konuyla ilgili de zorluklar yaşıyor. Yine Afro-Amerikalı olduğundan dolayı, kadın sünneti olduğundan dolayı da hem ilişkilerden kaçıyor, hem de modellik dünyasında sorunlar yaşıyor. Bu da ırkçılığın ve cahilliğin onun peşinden hep geldiğini ve onu asla bırakmadığını bizlere gösteriyor. İşte coğrafya kaderdir mevzusunun bir başka örneği.

Waris kendi sorununu çözdü ama büyük bir kadın olması onun başkalarının da çözümleri için de savaşmaya başlaması ile bence ortaya çıktı. Belgeseller, konuşmalar, vakıf kurma, parasal yardım, röportaj, haber kanallarına çıkma, BM de konuşma yapma gibi hamlelerle kadın sünneti konusunda hiç susmadı. Hala da bu konu ile ilgili savaşmaya devam ediyor.

Kitabın hikayesi gerçek bir hikaye. Küçük bir çocuğun hele hele hiç toplumuna uygun olmayan bir ortamda savaşma arzusunun ortaya çıkması ve yaptıklarını görme aşamasında kitap kusursuzdu. Birçok mesaj ve ders çıkarmamızı sağladı. Eşit şartlar için savaştı, hatta ırkçılık gibi birçok konuyla da savaştı. Filmini, belgeselini de izlemeli. Güzel yapımlardı.

Kitaba puanım 10.

Yorumlar

  1. 👏🏻👏🏻👏🏻 çok bilgilendirici, güzel bir değerlendirme olmuş

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Agatha Christie - Acı Kahve İncelemem

Acı Kahve aslında Agatha Christie'nin bir oyunudur. 1930 senesinde yazılmış ve sahnede uzun yıllar bu oyun oynanmıştır. Bu Agatha'nın ikinci büyük yükselişidir. Aynı zamanda da ilk yazdığı oyun senaryosudur. Roman versiyonu orijinal metin değildir. Yani okuduğumuz bu kitap Agatha'ya ait bir fikirdir. Cümleler ona ait değildir. Romanlaştırma, Avustralya doğumlu yazar ve klasik müzik eleştirmeni Charles Osborne tarafından yapılmıştır. Kısaca konusu şudur: Bir bilim adamı olan Sir Claud Amory atom patlayıcısı için bir formül geliştirmektedir ama bu formul çalınır. Tabii ki bu hırsızlığı çözecek kişi Agatha'nın her kitapta neredeyse olan Hercule Pairot'tan başkası değildir. Ev halkı şunlardan oluşuyor: Claud'un kız kardeşi Caroline, yeğeni Barbara, oğlu Richard, Richard'ın İtalyan karısı Lucia, sekreteri Edward Raynor ve Lucia'nın eski arkadaşı Dr. Carelli. Burada güzel bir oyun oynanır. Bir kahve siparişi edildiği esnada, Claud bu formülü çalan kişinin ışık...