
Melisa Kesmez, sosyoloji mezunudur. Yazarlık, gazetecilik ve fotoğrafçılık alanlarında eğitim almıştır. Bazen Bahar ile 2017 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nde mansiyon almış, Nohut Oda ile ise 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görülmüştür.
Kitaba Melisa Kesmez novella diyor; ben de bu nedenle kitaptan “novella” olarak bahsedeceğim. Yazarın hikâye anlatıcılığını çok daha güçlü bulduğumu söyleyerek bu novellayı değerlendirmek istiyorum. Çiçeklenmeler, yas anlatısına sessiz bir başkaldırı olarak okunabilir. Pek çok anlatının aksine, bu kitapta geçmişte yaşanmış bir hayatın değil; ölümle birlikte şekillenen, sonradan gelen bir hayatın izlerini takip ediyoruz. Ölümle biçimlenen bir yaşamın, yavaş yavaş cesaret kazanarak geçirdiği dönüşüme tanıklık ediyoruz.

Novella, ana karakter Türkan’ın eşini kaybetmesiyle açılıyor. Ancak daha ilk sayfalardan itibaren okur, yas tutulan şeyin yalnızca Orhan’ın ölümü olmadığını da sezebiliyor. Asıl yas; yıllar boyunca süren görünmezliğe, sessizliğe aslında tutuluyor. Türkan’ın hikâyesi, bir evliliğin içindeki yalnızlığın, ölümden sonra çok daha berrak biçimde görünür hâle gelmesinin anlatısı.
Beni en çok etkileyen şey, Türkan’ın mutsuzluğunun dramatize edilmemesi oldu. Ne isyan ediyor ne de kendini acındırıyor. Sanki hayatı olduğu gibi kabul etmiş, fazlasını istememeyi öğrenmiş. Bu sessizlik insanın içini acıtıyor. Çok daha gerçekçi, hayatın içinden tepkiler gibi hissettim.

Orhan’ın ölümünden sonra yas; evin içindeki eşyalarla, yarım kalan bir kitapla, hiç hareket etmemiş bir karavanla birlikte yaşanıyor. Türkan acısını bastırmıyor, “atlatmaya” çalışmıyor. Sadece onunla birlikte duruyor. Bu hâliyle Çiçeklenmeler, yasın herkes için aynı olmadığını ve kimseye benzemek zorunda olmadığını çok iyi anlatıyor.
Karavanla çıktığı yolculuk ise kitabın kırılma noktası. Bu bir kaçış değil; daha çok kendine doğru atılmış çekingen bir adım. Yol boyunca Türkan’ın değişimi büyük laflarla anlatılmıyor, ama küçük fark edişlerle sezdiriliyor. Bu değişim esnalarında insanın boğazını düğümleyen bir çok sahneye de şahit oluyoruz.

Kitabın ikinci bölümü bazı okurlar için “fazla umutlu” gelebilir; kabul ediyorum. Ancak ben bunu gerçekçilikten çok bir ihtimal olarak okudum. “Geç değil mi?” diye soran herkese fısıldanan bir “Belki değil” gibi. Yine bu kısımda bana çok hayatın içinden geldi.
Melisa Kesmez’in dili her zamanki gibi sade, yumuşak ve tanıdık. Cümleler bağırmıyor ama uzun süre akılda kalıyor. Çiçeklenmeler, özellikle orta yaş ve sonrası “Şimdi ben ne yapacağım?” sorusunu soran kadınlara çok içten bir yerden dokunan bir kitap.

Sessiz, kırılgan ama umutlu. Geç gelen bir ikinci bahar gibi. Yazarın hikâye anlatıcılığının çok daha güçlü olduğunu düşünsem de, ele aldığı konu ve bütünlük açısından değerlendirdiğimde bu novella, roman klasmanında okunabilecek bir kitap olarak görülebilir. Duygusal olarak sahici oluşu, anlatım dilinin geniş bir okur kitlesine hitap etmesi, sade dili, yasın farklı bir penceresini açması ve kullanılan güçlü metaforlar kitabın öne çıkan, artı yönleri.
Yan karakterlerin yüzeyde kalması, derinliklerinin yeterince açılmaması, içeriğe kıyasla kitabın kısa bitmesi ve roman–novella sınırında daha detaylı bir kurgu ve karakter beklentimin karşılanmaması ise olumsuz bulduğum yönlerdi. Daha uzun olmayı vaat eden bir hikâye hissi bıraktı.

Büyük laflar etmeyen ama doğru yerlere dokunan bir kitap.
Kitaba puanım 8.
Yorumlar
Yorum Gönder