Ana içeriğe atla

Eşekli Kütüphaneci - Fakir Baykurt

Eşekli Kütüphaneci son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan birisi idi. Verdiği mesajlar ve değindiği konu açısından çok kıymetli bir eserdi. Kitap, her şeyden evvel biz kitap severler için olmazsa olmaz konu olan okumanın nasıl arttırılması gerektiği konusunu anlatıyor ve bunu çok samimi bir dil ile anlatıyor. Zaten bilenler çok iyi bir şekilde bileceklerdir ki köy, kasaba, taşra diyeceğimiz bölgelerin hayatlarını en güzel çizen bence 3 kalem vardır: Orhan Kemal, Yaşar Kemal ve Fakir Baykurt.

Kısaca konuya geçmek istiyorum; Dimitrios adındaki bir Yunan genci atalarının yaşadığı ve birçok hikayeler dinlediği Nevşehir Ürgüp'e gider. Ürgüp kısmında Anadolu insanının olağanüstü misafirperverliğine girmese zaten yazarımız tabii ki de olmazdı. İşte böyle bir anda Mustafa Güzelgöz ile tanışır.

Mustafa Güzelgöz ile ilgili bir parantez açmakta fayda var. Namı diğer "Eşekli Kütüphaneci" yani kitabın adı ondan gelmektedir. Kendisi gerçekten yaşamış bir kişi. İnternette boy boy eşeği ile fotoğraflarını görebilirsiniz. Bir kütüphanede çalışmaya başlayan Mustafa Bey, burada birçoğumuzun da bildiği gibi kendisini kitapların gizemli dünyasına kaptırıyor ve kitaplardan herkes nasiplenmeli diye köy köy eşeği ile gezmeye başlıyor. Ama sadece köydekilere kitap mı dağıtıyor? Hayır. Çürüyen kitapları kurtarıyor. İnsanları kitap bağışlamaya ikna ediyor. Ciltlemeler yapıyor. Radyo getirerek kütüphaneye erkekleri çekip, kitap okuma alışkanlığı elde etmesini sağlıyor. Kadınları da dikiş makinası getirerek kütüphaneye çekmeyi başarır. Onun hikayesini bilen birisi ne kadar akıllı, vizyon, misyon sahibi ve ileri görüşlü olduğunu iyi bilir. 36 tane köye ulaştığı varsayılmakta.

Peki başka mı neler yapar Mustafa Bey? Çocuklar için spor eğitim merkezleri, köy gazetesi, folklor oyunları ve bando çalışmaları, Ürgüp’teki ilk sinema gösterimi, fotoğrafçılık ve kooperatifçilik çalışmaları onun vesile ile olmuştur. Hatta il merkezinde pek çok STK’nın kuruluşuna öncülük etmiştir. 2005 yılında ölmüştür. Özellikle biz okurların onu hiç unutmaması lazım. Okuma grubu ile tüm Türkiye'ye bir şekilde ulaşan birisi olarak ondan öğreneceğim çok şey var ve yapılacakların sınırının olmadığını da yine onun vesilesi ile öğrendim.

Sokrates'i ne Avrupalılar, ne Batılılar, ne de şehrin göbeğindeki insanlar okudu. Sokrates'i Ürgüp'ün köylüleri okudu. Hem de imkansızlıkların içinde. Bir insan birçok şeyi değiştirir. Bunu bu kitap o kadar net anlatıyor ki, size bunu kelimelerle uzun uzun asla anlatamam.

Kitaba geri dönecek olursam; Fakir Baykurt bu mükemmel adamı kitabın kurgusuna yerleştirmiş. O mükemmel köy hayatı, Anadolu hikayelerini, bu gerçek kişinin etrafında şekillendirmiş. Mustafa Bey'in hikayesine kendince eklemeler de yapmış Fakir Baykurt ve dediğim gibi kurgusuna onu da dahil etmiş. Ama anlattığım yukarıdaki gerçek hikayenin birçoğu kitapta da var.


Kitap bir kişinin neler başardığını evet gösteriyor ama bundan daha ziyade bir kişinin olmadığında da nelerin bittiğini de gösteriyor. Yani yapılan o şatafatlı kütüphane yapısı Mustafa Bey gittikten sonra viran hale geliyor, herkes kitapsız kalıyor, hatta yapının başına geçenler işi para kazanma olayı gibi görüyorlar. Her şey tüm samimiyetini yitiriyor, samimiyetin olmadığı yerde de sinerji kalmıyor ve tüm yapı birden yerle bir oluyor. İşte lider kişilik öneminin olağanüstü vurgusu örneği sana güzel okur.

Yine kitapta iyilikler, güzellikler cezasız kalmaz mesajı da vardı. Ülkemizdeki bürokrasinin çirkin yüzünü görmek açısından da kıymetli biri eserdi.

Mustafa Güzelgöz gerçek bir kahraman. Herkesin okuması gereken bir eser. Akıcı, sürükleyici. Mesajları bol ve bizden bir eserdi. Fakir Baykurt'un bu arada tüm kitapları iyidir. Herkese şiddetle öneriyorum.

Kitaba puanım tabii ki 10.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...