Ana içeriğe atla

Doğan Cüceloğlu - İçimizdeki Çocuk İncelemesi

Doğan Cüceloğlu'nun bence her eseri kesinlikle çok faydalı. Önemli dersler çıkarıyorsunuz. İçten yazdığını, duygulu, yürekten ve samimi olduğunu zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. Bence artık onu çok iyi tanıdık ve çok şanslıyız ki hayattayken de kıymetini bildik ve birçok hem yazılı, hem de görsel paylaşımlarına ulaşabiliyoruz. Geçenlerde Bidünyakitapgrubu'ndaki bir üyemle keşke o da yaşasa idi de söyleşilerimizde onu da görseydik muhabbetini yaptık ve ben de kendimce bunun ne kıymetli bir anı olacağını ve belleğimde yer edeceğini düşündüm. Gerçekten de tabii bu durum nasip ama şu bir gerçek ki, samimiyeti, verdikleri ve kalbin kaleme akışı konusundaki içtenliği ile varlığı çok kıymetli idi. Dünyadan bir Doğan Cüceloğlu geçti diyelim ve incelememe geçeyim.

Kitap, hepimizin çok iyi bildiği bir konuya değiniyor aslında. Büyümek ve olgunlaşmak konusuna. Bildiğiniz üzere 35 yaşında gelişememiş, 15 yaşında da olgunluğu ve duruşu ile çevremizde herkesi şaşırtan insanlar var. Buna hepimiz şahit oluyoruz. Peki mevzu ne? Mevzu aslında yaşanmışlık ve ruh mevzusu. Yani bedeni bir durum ya da yaşla alakalı bir durum yok. Bunu kitapta Doğan Bey uzun uzun anlatıyor.

Kitap toplam altı bölümden oluşuyor ve tek tek tam bir anlamıyla bir şeyler ifade edemeyecek bu bölümler yan yana gelip güzel ve doğru bir genel tablo ortaya çıkarıyor.

Herkesin içinde aslında bir çocuk var. Bu konuda hem fikiriz. Ama bazılarında bastırılmış bir durum söz konusu, bazılarında da bu çocuksal altyapı hiç çocuk olamadığı için bunu günyüzüne çıkaracak herhangi bir konu da mevcut değil.


Bu kitap bize şunu diyor; o hiç bilmediğiniz ya da bir şekilde bastırdığınız çocuğu her ne yaşamışsan yaşa çıkarmak mümkün. Evet mümkün. Kontrol edebilme ve sağlıklı bir görüntü yakalayabilme tamamen senin elinde diyor ve bu konuyu açıklıyor. Kesinlikle farkındalık kazandıracak bir kitap. Herkes Doğan Cüceloğlu'nun bu kitabını bence okumalı. Yani o basit ve sıradan kişisel gelişim kitapları ile karıştırmayınız.

Her psikoloji kitabında olduğu gibi bu kitapta da sağlıklı bir altyapı için aile konusuna değiniyor. Özellikle burada kuralların varlığı ile ilgili bir not almışım ki, bu not bilinenin aksi bir konudan bahsediyor. Çünkü fazla kuralda, hiç kuralda bu konuda doğru değildir. Bence olması gereken yine doğru bir farkındalık olan düzenin neticesinde ortaya çıkan az ve öz kuraldır. Sınırlar bence her zaman olmalıdır ve o sınırların da kıymeti aile fertleri tarafından bilinmelidir.

Utanma konusundan da arada bir konu olması gibi yine bahsediyor. Yukarıdaki tanımın birebir aynısı yani. Ne utanmaz ol diyor, ne de aşırı utangaç ol diyor. Sanırım ara kuralını birçok konuya yorabiliriz.

Kitapta yine önemli bir başka mevzu kendini kandırma konusu. Herkes kendi hatasının farkında ama o konuyu rafa kaldırmak, ya da tamamen üstüne toprak atarak hiç yokmuş gibi görmek daha doğru geliyor diyor. Bu konuda da kesinlikle haklı. İnsanoğlu bunu yapmaya bayılıyor. Biriktirip küçükken çözebileceği konuyu, dağ yapıp artık çözülmesi imkansız hale getirmede kusursuz. Birilerini değil, eleştiri konusunda önce kendine bunu uygulamada kör ve dilsiz.

Kitapta özbenlikle, temel gereksinimlerle, sosyal yaşamla ilgili evet hayırlar vardı. Yine 7 günlük soru cevap, konu ile alakalı çizim ve gazeteden gerçek haberler, kendinizi daha doğru tanımlayabilmek için bazı başlıklarda değerlendirmeler vardı. Doluluk ve analiz açısından da kitap bence fazlası ile yeterli idi. Hayatın ne kadar zor ve karmaşık olduğunu oradaki soruları cevaplarken değil, cevaplayamazken net bir şekilde görüyorsubuz. Evet mi, hayır mı bile diyemedik bazı yerlerde. Doğrular, yanlışlar birbirine girdi. Garip bir yere doğru gidiyoruz. Hayırlısı olsun bakalım.

En doğru çıkarılacak sonuç kitapla ilgili şu olabilir; evet eksikliklerimiz çocukluğumuz ile alakalı olabilir, hatta adam akıllı hiçbir şey yaşamamış bile olabiliriz, bu bizim dış değil, iç dünyamızı ilgilendirir. Yani kendi kontrol edebileceğimiz bir alanımız halen var. Hiçbir şey için geç değil. Önce kendimizi analiz etmeliyiz, bu en zoru doğru. Şeffaf olmalıyız, dış gözle iyi bir şekilde genel durum değerlendirmesi yapmalıyız. İyi miyiz, kötü müyüz konusunu değil. Konu, nelerimiz daha iyi olabilir, nelerin düzeltilmesi bize daha faydalı olur konusu olmalı. Kitap bize birçok şey söylüyor ama en çok da pes etmememiz ve savaşamaya devam etmemizi söylüyor. Herkes de sorunlar var, sen de sadece yok, pes etme, engellere takılırım diye korkma, üstünden atlamanın yollarını bul. Çünkü dert varsa, illa ki çözüm de vardır diyor.

Özellikle anne, baba veya bu yoldaki adayların okuması şart bu kitabı. Kendini güçsüz hissedenler, toplumda sessiz kalanlar da okumalı. Kendinden bir şeyler bulabileceğin ve yukarıda da belirttiğim gibi farkındalık katacak bir kitaptı.

Kitaba puanım 9.

Yorumlar

  1. Kesinlikle bu saatten sonra okuyacağım ilk kitap olarak kaydettim . Doğan Cüceloğlunu zaten çok severim ama bu güzel değerlendirme için ayrıca teşekkür etmek istiyorum ☺️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alex Schulman - Malma İstasyonu İncelemem

Alex Schulman şu an günümüz İsveç Edebiyatının en önemli 5 isminden birisi. Sadece yazar değil, gazeteci, blog yazarı ve televizyon ve radyo programcısı da aynı zamanda. Hatta kendi ülkesinde podcast dünyasında en tanınan isim. Babası TV yapımcısı ve gazeteci, annesi ise TV sunucusudur. Kariyerine film eleştirmeni olarak giriş yapmıştır. Daha sonra çevirmenlik ve köşe yazarlığı da yapmıştır. İsveç'in en önemli mizah sitesinin sahibidir. Podcastleri, İsveç Podcast Radyo Ödülleri En İyi Orijinal Kanal ve En İyi İsveç Kanalı ödüllerini kazanmıştır. 4 otobiyografik kitap yazmış ve hepsi de İsveç'te çok satanlar arasına girmiştir. 2020'de yayınlanan ilk romanı Hayatta Kalanlar ile Schulman, uluslararası ilk büyük çıkışını yapmıştır. Yayın hakları otuz üç ülkeye satılan ve dünya çapında büyük beğeni toplayan Hayatta Kalanlar, Alex Schulman'ı küresel sahnede dikkate alınması gereken bir edebi güç olarak konumlandırmıştır. Şu an incelemesini yaptığım kitabı ise şimdilik son kit...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Tess Gerritsen - Cerrah İncelemem

Tess Gerritsen, Çin kökenli Amerikalı roman yazarı ve emekli pratisyen hekimdir. Gerçek adı Terry'dir. Adını değiştirme nedeni yazarlık hayatında erkek olarak sanılmasındandır. Gizem ve polisiye denilince çağdaş edebiyatta sanırım akla gelecek 5 isimden de aynı zamanda biridir. Bahçe işleri, romantik kitaplar ve keman onun hayatının özetidir desek abartmış olmayız. Doktorluk ile ilgili çevresini ve tecrübesini edebiyata çok başarılı altarabildiğini söylemek mümkündür. 40 farklı ülkede yayımlanan kitapları, 25 milyondan fazla kopya satmıştır. Tess Gerritsen, kendisi ile aynı kategorinin büyük isimleri olan James Patterson ve Stephen King'in de onayını almış; Stephen King onu "Michael Crichton'dan bile daha iyi" olarak tanımlamıştır. 2001'de Gerritsen'in ilk suç gerilim romanı olan şu an incelemesini yaptığım Cerrah kitabını yayımlanmıştır ve cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli bu kitapta ortaya çıkmıştır. Bu kitapta ikinci karakter olmasına rağmen Rizzoli...