Ana içeriğe atla

Aylin Balboa - Bu Hikaye Senden Uzun Osman incelemem

Aylin Balboa, bence güncel edebiyatın en zıpır kalemlerinden bir tanesi. Konuşma dilindeki doğal anlatımı, bilgisinin yoğunluğu, ince esprilerin ve hicivlerin fazlalığı, pratik zeka ve özgün anlatımı ile bence çağdaş Türk edebiyatının önemli bir ismi. Genç bir yazar olması sebebiyle belki kendime daha yakın da hissediyor olabilirim, bunu bilemiyorum, ama şu gerçek ki yazım şekli çok fazla yakın benim tarzıma. Bunun bir diğer önemli nedeni de yazarın benim gibi Ankara'da uzun yıllar yaşayan birisi olmasıdır belki de.

Balboa soyadı bilindiği üzere Rocky film serisinden geliyor. Yani Rocky Balboa'dan. Çok marjinal bir kadın bence Aylin Balboa. Gerçek soyadı Erkan. Erkan soyadından bahsedince güçlü bir kadın olmasını görmenizi de istediğimden abisinden de bahsetmek istiyorum : Abisi Aydın Erkan, Kocaeli Körfez Pisti'nde 2008 yılında antrenman sırasında geçirdiği kazanın sonucunda pist hatası nedeniyle bitkisel hayata girmiş bir motorsiklet sporcusudur. 13 yıl bitkisel hayatta yaşam mücadelesi verdikten sonra Ağustos 2021'de ölen şampiyon yarışçı için kız kardeşi Aylin, Türkiye Motosiklet Federasyonu'na karşı açtığı davayı 9 yıllık mücadele sonrası 2017'de kazanmıştır.

Osman onun aslında Kafa dergisinde yazdığı bir serinin adı. Bu seriyi hem yayıncılar, hem de okuyucular çok beğendiği için kitaba haline dönüşmüştür. Bu Osman serisinin sonuna kendisi de bir veda kısmı ekleyerek bize güzel bir Osman hikayesi oluşturmuştur.

Kitaba gelecek olursak; kitapta Aylin Balboa'nın kendine has bir dili var. Yukarıda da belirttim bunu. Bir kadının ayrıldığı sevgilisinden zihinsel olarak kurtulmak için kendi kendini tamir etmesini anlatan bir kitap. Kafası karışık, yalnız ve ne istediğini tam kendisi bile bilmeyen kızımızın Osman'a yazdıklarını bu kitapta okuyabilirsiniz. Bir barışalım, bir ayrılalım, bir seviyorum, bir unuttum, bir özledim, bir iyi oldu bittiği tarzında ilerleyen kitaptaki anlatım çok iyi ve akış hızlı. Kitap zaten kısa, hemencecik bitiyor.


Bir yerde yarasından bahseden yazar, hemen devamında yarasını saracak merhemden de bahsediyor. Kendisiyle konuşma şeklinde ilerliyor kitabımız. Her acıyla baş edilebileceği bizlerin önüne seriyor. Özellikle de aşk acısından.

Kitaptaki kadın gibiyiz aslında hepimiz. Osman'ı hem seviyoruz, hem nefret ediyoruz. Osman da zaten herkesin hayatındaki o meşhur kişi. Aylin Balboa'nın sempatikliği tüm sayfalarda bize kendini hissettiriyor, o kadar kaptırıyorsunuz ki kendinizi o ne derse haklıymış gibi bir moda giriyorsunuz. Tabii Aylin Balboa'nın kendi sesinden dinledim storytel'den kitabı. O da etkilemiştir belki beni bilemiyorum ama Aylin Hanım tam dost olunacak bir kafa kadın izlenimi verdi bana nedense.

Çok kötü ve üzülecek bir durumdan bile mizah çıkarabilecek bir kalem Aylin Balboa. Ondan çok daha kalın ve dolu dolu bir roman okumak arzusu oluşturdu bu kitap bana. Tam üzülecekken bile bir doğal anlatım şekli ile güldürebiliyor Balbuş. Balbuş bu arada kendisine hitap şekli. Bunu ben bulmadım yani. Şubat ayında kendisi ile bidünyakitapgrubu ile tanışma fırsatı da bulacağız.

Kitapta benlik arayışı da var, içsel süreç, psikolojik durumlardaki geçişlerde fazlası ile tatmin edici. Bu geçiş sürecindeki olumlu ve olgun kafa yapısının mevcudiyeti de çok başarılı idi. Biliyorsunuz genellikle karakterlerin psikolojik tamiratı ya hızlı, ya yavaş oluyor, bu kitapta fazlası ile tadında idi.

Aşk mı ayrılığın, ayrılık mı aşkın bir parçası? Bunu herkes farklı yorumluyor sanırım. Kitapta Balbuş da ayrılık aşkın parçasıdır diyor, herkesin yarıda kalan bir hikayesi var. Herkesin unutamadığı bir Osman'ı var. Herkesin kabullenmenin bu durumlarda bir zaruriyet olduğunu bizlere aktarıyor Balbuş. Her şeyi kabul etmek lazım, bu sadece aşk değil tabii bence. O nedenle kendi geçmişimize ve ortak acılarımıza sarılmamızı sağlayacak bir kitap sizi bekliyor.

Kitaba puanım 8.

Yorumlar

  1. Kafa Dergisinin bir çok sayısını almisimışımdır.. Ancak Balbuş' u hiç bu gözle görmemiştim..Bana pencere açtınız...Kitabi almak okumak şart oldu

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...