Ana içeriğe atla

Sibel Türker - Cennette Gibiyim İncelemem

Sibel Türker, çağdaş Türk edebiyatının en özgün ve etkileyici kadın yazarlarından biridir. Roman, öykü ve deneme türlerinde eserler veren Türker, özellikle kadınların iç dünyasını, toplumsal baskı altında ezilen bireylerin ruhsal kırılmalarını, psikolojik derinliği yüksek karakterlerle işler.

Kendisini “kadınlığın sınırlarında dolaşan, edebiyatı hem bir sığınak hem bir direniş alanı” olarak gören bir yazar olarak tanımlanır. Eserlerinde yalnızlık, korku, kadın bedeni, patriyarka, sınıfsal yoksunluk gibi temalar ön plandadır.

Edebi kalite olarak kendisini sevmemek mümkün değil. Önce Irmak Zileli, sonra da kendisi ile tanıştım. Çağdaş edebiyatımızın güçlü kalemleri olan kadınlarını görmek geleceğimiz adına heyecan verici. Edebiyatın ülkemizdeki en kıymetli iki ödülünün de aynı zamanda sahibi: Duygu Asena(2 kez) ve Yunus Nadi Roman Ödülü.

Kitaba geçecek olursam; önce ismi ile başlamak istiyorum. Romanın adıyla kurduğu karşıtlık, aslında Türkiye’deki kadınların “cennette gibiyim” denilen yerde bile cehennemi yaşadıklarını gösterir. Yazar, kadınların iç dünyasında süregelen korku, utanç, direnç ve umut duygularını toplumsal bir aynaya dönüştürür.


Kitap aşırı sert ve trajik bir olay ile başlar ve kurgu bu olaydan sonra şekillenir. Romanın başkahramanı Temenni, yoksul bir taşra mahallesinde yaşayan genç bir kadın. Henüz on dört yaşındayken babası, annesinin gırtlağını keserek onu öldürür. Bu olay, Temenni’nin hayatını kökten değiştirir. Annesi mezara, babası cezaevine, erkek kardeşi amcasının, kendisi de teyzesinin yanına gider, bu korkutucu olay sonrası konu şekillenir.

Teyzesinin evinde yaşadıkları, eniştesi ve teyzesinin ona yaşattıkları biraz önce yaşadığı trajediden farksızdır. Bu evde ölmekten değil, öldürülmekten korkarak büyür ve bu bölümlerde kitabın duygusal, psikolojik yoğunluğu hat safhalara ulaşır.

Kitabın her bölümü ayrı bir gerilim. Sonrasında Temenni yaşça büyük birisi ile evlilik yaşar. Bu günümüzde çok moda oldu. Bir kötü durumdan kurtulmak için başka bir kötü duruma kendini atan çok insan tanıdım. Tipik bir yılana sarılma hadisesi. Sonu çoğunlukla yine kötü biter.

Temenni'nin kitaplarla kurduğu ilişki bir okur olarak heyecan vericiydi. Ansiklopedi satması ve bilgiye olan açlığı beni çok etkiledi ve duygulandırdı. Burada yazar bilginin kendini kurtarmak için önemini metaforik olarak vurgulamak ister.

Kitapta kanayan yaralarımızdan kadın cinayetleri ön plandadır. Bu durumu kitapta insanların ruhuna kazır. Korku ve yaşama arzusu yine kitaptaki başka temadır. Korku güçlü tutar ama yaşama arzusu her zaman daha kıymetlidir mesajını kitabı okurken hissedersiniz.

Şiddetin bir başka kaynağı da aslında kadın olmaktan ziyade yoksulluktan da doğuyor. Yani sadece bu durum cinsiyetsel değil de sınıfsal da oluşan bir durum. Yoksulluk, şiddetin zeminidir; “kadın bedeni” bu yoksulluğun en kolay hedefidir.

Temenni’nin teyze kızı bilinçli, devrimci, mücadeleci bir kadın olup romanın umut damarını temsil ediyor. Kadın dayanışması burada yalnızca bir duygusal destek değil, hayatta kalma biçimi olarak karşımıza çıkıyor.

Kitapta çok iyi alıntılar vardı. Dili basitti, herkesin anlayacağı düzeydeydi, edebi olarak da doyurucu idi. Dili hem sert, hem de bir o kadar da zarifti: Tıpkı kitaplarındaki kadınların hayatta kalması gibi. Erkek karakterleri yazar genellikle karikatürize eder; bu, Türker’in bilinçli bir tercihi olarak röportajlarında karşımıza çıkar.

Romanın son cümlesi ise bir teslimiyet değil, bir diriliştir: “Gerisin geriye dönüp kalan hayatımın bu ilk gününde dışarıya kavruk, davetkâr kokular saçan bir kahveciye girdim.” Bu sahne, ölüm korkusundan yaşam isteğine geçişin simgesidir. Yani cennet cehennem kavramları gibi kahve kokusunda da bir metafor yapmıştır.

Kitap modern bir kadın manifestosudur. Korkuyla yaşanılan bir ülkede umuda yolculuğu bizlere anlatır. Bir varoluş mücadelesi ve bir yeniden doğuş hikayesini önümüze serer.

Karakter doluluğu kusursuzdu, edebi kalitede yine aynı şekilde, dil ve üslup da bence çok iyiydi. Metaforlar doğru kullanılmış ve istenilen mesajı okura geçirmiş. Kurguyu da sevdim, babasına bağlanan kısım özellikle çok iyiydi. Olumsuz yanları ise tempo, yan karakterler(özellikle erkek olanlar) ve sonuydu.

Kitaba puanım 9.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alex Schulman - Malma İstasyonu İncelemem

Alex Schulman şu an günümüz İsveç Edebiyatının en önemli 5 isminden birisi. Sadece yazar değil, gazeteci, blog yazarı ve televizyon ve radyo programcısı da aynı zamanda. Hatta kendi ülkesinde podcast dünyasında en tanınan isim. Babası TV yapımcısı ve gazeteci, annesi ise TV sunucusudur. Kariyerine film eleştirmeni olarak giriş yapmıştır. Daha sonra çevirmenlik ve köşe yazarlığı da yapmıştır. İsveç'in en önemli mizah sitesinin sahibidir. Podcastleri, İsveç Podcast Radyo Ödülleri En İyi Orijinal Kanal ve En İyi İsveç Kanalı ödüllerini kazanmıştır. 4 otobiyografik kitap yazmış ve hepsi de İsveç'te çok satanlar arasına girmiştir. 2020'de yayınlanan ilk romanı Hayatta Kalanlar ile Schulman, uluslararası ilk büyük çıkışını yapmıştır. Yayın hakları otuz üç ülkeye satılan ve dünya çapında büyük beğeni toplayan Hayatta Kalanlar, Alex Schulman'ı küresel sahnede dikkate alınması gereken bir edebi güç olarak konumlandırmıştır. Şu an incelemesini yaptığım kitabı ise şimdilik son kit...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Tess Gerritsen - Cerrah İncelemem

Tess Gerritsen, Çin kökenli Amerikalı roman yazarı ve emekli pratisyen hekimdir. Gerçek adı Terry'dir. Adını değiştirme nedeni yazarlık hayatında erkek olarak sanılmasındandır. Gizem ve polisiye denilince çağdaş edebiyatta sanırım akla gelecek 5 isimden de aynı zamanda biridir. Bahçe işleri, romantik kitaplar ve keman onun hayatının özetidir desek abartmış olmayız. Doktorluk ile ilgili çevresini ve tecrübesini edebiyata çok başarılı altarabildiğini söylemek mümkündür. 40 farklı ülkede yayımlanan kitapları, 25 milyondan fazla kopya satmıştır. Tess Gerritsen, kendisi ile aynı kategorinin büyük isimleri olan James Patterson ve Stephen King'in de onayını almış; Stephen King onu "Michael Crichton'dan bile daha iyi" olarak tanımlamıştır. 2001'de Gerritsen'in ilk suç gerilim romanı olan şu an incelemesini yaptığım Cerrah kitabını yayımlanmıştır ve cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli bu kitapta ortaya çıkmıştır. Bu kitapta ikinci karakter olmasına rağmen Rizzoli...