Ana içeriğe atla

Moliere Cimri Kitabı incelemem

Moliere bildiğiniz üzere gelmiş geçmiş en meşhur ve önde gelen oyun yazarlarından bir tanesi. Fransız. Aynı zamanda da oyuncu.

Moliere, sarayın çok içinden birisi idi. Annesi asil idi, zengin bir kadındı, babası ise sarayın mobilyacısıydı. Annesini erken yaşta kaybettiği ve babası ile de çok iyi anlaşamayan birisi olduğu için hayat maratonu onun için erken başlamıştı.

Paris'ten 20'li yaşlarında ayrıldı ve orada tiyatrocu Madelaine Bejart ile tanıştı. Onunla birlikte küçük bir bölgede tiyatro topluluğu kurdular. Hatta daha hızlı büyümek için çeşitli borçlara girdiler. Bu borçlardan dolayı cezaevine gönderildiler. Ama onları borcu kapatarak cezaevinden kurtaran kişi Moliere'nin hiç anlaşamadığı babasından başkası değildi.

Daha sonra sabit tiyatro fikrinden vazgeçip, turne kapsamında gezgin tiyatro şeklinde devam etmişlerdir. Yine yol arkadaşı Madelaine Bejart'dir. Turne esnasında yine çok önemli kişilerle tanışmışlar ve daha duyulur hale gelmişlerdir. Öyle ki kralın, dükün, papazların önünde bile eserlerini sahneler hale gelmişlerdir.

Yine tiyatroya ömrünü adadığını da büyük harflerle vurgulamakta fayda var. Öyle ki ölümü bile Hastalık Hastası oyunu oynandığı esnada yaşadığı bir rahatsızlıks sonucu gerçekleşmiştir.

Oyunlarının karakterleri, kendi tiyatro topluluğunun oyuncularını andırır. Bu şu demek aslında çevresindeki kişilere göre oyun yazmıştır. Çünkü bu sektörün tam göbeğinden birisidir. Oyuncu olduğunu zaten yukarıda da söyledim.

Kendisi de genellikle, çabuk kızan adam, uşak, aldatılmış koca, dar kafalı burjuva ve "Moliere denen herife" söven yobaz ihtiyar gibi rollere çıkmıştır. Doğaçlamada ustadır. Karakterlerin huyları ve özellikleri sık değişir. Akıllı birisi, kitabın sonunda aptal olabilir. Saçmalık yani onun o döneme giren bir tarzıdır. Mantıktan uzaklılık onun farkıdır.

Son olarak onu profesyonel bir yazardan ziyade oyunlarının oyuncusu olmak isteyen bir tiyatro emekçisi olarak hatırlamakta fayda var.

Cimri kitabını okumaya hızlıca başlama nedenim Ankara'daki oyununa bu hafta sonu gitme planım aslında. Serkan Keskin'i İsmail Abi'den beri aşırı severim. İyi bir oyuncu olduğunu belirtmeme gerek yok sanıyorum. Kendini kanıtlamış bir isim. Klasiklerin özellikle tiyatrolarını kaçırmamaya özen gösteririm. Bidünyakitapgrubu ekibi ile bu hafta sonu da Cimri oyunununda olacağız.

Cimri, 5 perdeden oluşan bir komedi. Selahattin Eyupoğlu tarafinda çevirisi yapılmış. Fransızca çevirilerde biliyorsunuz çok önemli bir isimdir. Açgözlülük temalı bir oyun.

Harpagon, sağlıksız açgözlülüğü olan yaşlı bir duldur ve etrafındakilerin çok idareli yaşamasını sağlar. Parasını özenle saklar. Kızını evlendirirken yine açgözlülük peşinde olur. Oğlu ile birlikte aynı kadını severler. Olaylar bu şekilde gerçekleşir.

İlk evlilik sözleşmesini sanırım bu kitapta görebilirsiniz. Oldum olası bu evlilik sözleşmesine alışamadım bu arada. Sanki sevgi, aşk, ilgi, paylaşım bağı değil de, noterden tarla, ev, arsa artık neyse onun satışı yapılıyor gibi. Çok gayriresmi bir durum. Kabul eden niye eder anlamak zor. İki taraf içinde bence çirkin bir durum. Zaten kitapta da bu durum böyle. 1688 den günümüze değişen pek bir şey olmamış yani anlayacağınız. 400 senelik koca bir hiç.

Cimrilik Hristiyanlıktaki yedi büyük günahtandır ama Moliere bu kitap sayesinde çok eleştirilmiştir. Borçlanmanın sonucuna katlanma açısından önemli mesajlar veren bir eserdi. Tefecilik, faizli borç o dönem dini gücün etkisi ile çok fazla yoktu ama yapanlar da vardı.

Harpagon ,Cléante ve Élise'nin babası ve Mariane'nin sevgilisi, Brindavoine ve La Merluche, Harpagon'un uşakları karakterlerini Moliere kendisi oynamıştır.

Herpagon sadece cimri, açgözlü değil, aile içi bir diktatör, bencil ve aynı zamanda da cinsiyetçi bir karakterdir. Evliliği, çocuklarını hiç düşünmeden satın alabileceğini düşünüyor. Bencil bir karakter çizimi olduğu kesin. Bu arada harpage kelimesi Yunanca açgözlü demektir.

Verdiği mesajı net olan bir tiyatro eseri idi. Tiyatroda bakalım nasıl sahnelemişler. Onu da bu hafta göreceğim. Kısa ve basit bir kitaptı.

Kitaba puanım 7.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Alex Schulman - Malma İstasyonu İncelemem

Alex Schulman şu an günümüz İsveç Edebiyatının en önemli 5 isminden birisi. Sadece yazar değil, gazeteci, blog yazarı ve televizyon ve radyo programcısı da aynı zamanda. Hatta kendi ülkesinde podcast dünyasında en tanınan isim. Babası TV yapımcısı ve gazeteci, annesi ise TV sunucusudur. Kariyerine film eleştirmeni olarak giriş yapmıştır. Daha sonra çevirmenlik ve köşe yazarlığı da yapmıştır. İsveç'in en önemli mizah sitesinin sahibidir. Podcastleri, İsveç Podcast Radyo Ödülleri En İyi Orijinal Kanal ve En İyi İsveç Kanalı ödüllerini kazanmıştır. 4 otobiyografik kitap yazmış ve hepsi de İsveç'te çok satanlar arasına girmiştir. 2020'de yayınlanan ilk romanı Hayatta Kalanlar ile Schulman, uluslararası ilk büyük çıkışını yapmıştır. Yayın hakları otuz üç ülkeye satılan ve dünya çapında büyük beğeni toplayan Hayatta Kalanlar, Alex Schulman'ı küresel sahnede dikkate alınması gereken bir edebi güç olarak konumlandırmıştır. Şu an incelemesini yaptığım kitabı ise şimdilik son kit...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Tess Gerritsen - Cerrah İncelemem

Tess Gerritsen, Çin kökenli Amerikalı roman yazarı ve emekli pratisyen hekimdir. Gerçek adı Terry'dir. Adını değiştirme nedeni yazarlık hayatında erkek olarak sanılmasındandır. Gizem ve polisiye denilince çağdaş edebiyatta sanırım akla gelecek 5 isimden de aynı zamanda biridir. Bahçe işleri, romantik kitaplar ve keman onun hayatının özetidir desek abartmış olmayız. Doktorluk ile ilgili çevresini ve tecrübesini edebiyata çok başarılı altarabildiğini söylemek mümkündür. 40 farklı ülkede yayımlanan kitapları, 25 milyondan fazla kopya satmıştır. Tess Gerritsen, kendisi ile aynı kategorinin büyük isimleri olan James Patterson ve Stephen King'in de onayını almış; Stephen King onu "Michael Crichton'dan bile daha iyi" olarak tanımlamıştır. 2001'de Gerritsen'in ilk suç gerilim romanı olan şu an incelemesini yaptığım Cerrah kitabını yayımlanmıştır ve cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli bu kitapta ortaya çıkmıştır. Bu kitapta ikinci karakter olmasına rağmen Rizzoli...