24 Temmuz 2013 Çarşamba

AŞK-I PLATONİK - SEZAİ KARAKOÇ

       
Sezai Karakoç
Sezai, 22 Ocak 1933 Diyarbakır Ergani'de doğar ve ilkokul öğrenimini burada tamamlar.Daha sonra sırasıyla Maraş ve Gaziantep'te öğrenimine devam eder.Felsefe okuma arzusu onun yolunu İstanbul'a sürükler.Babası onun İlahiyat bölümünü okumasını ister.Bu bölüm onun hayali olan bir bölüm değildir.Babasının yardımcı olamayacağını anlayan Sezai, parasız bir yatılı üniversite olan Ankara Üniversitesi'ni kazanarak burada okumaya başlar.Bu okula başlaması onu karşılığı olmayan bir aşka sürükleyecektir.Yaşayacaklarından bihaber 1950 tarihinde o dönem Mekteb-i Mülkiye olarak adlandırılan Siyasal Bilgiler Fakültesine yazılır.
Muazzez Akkaya
        Muazzez, 1930 senesinde Geyve'de doğar.Buraya sonradan yerleşmiş bir muhacir kızıdır.Türkiye'nin o dönemlerde nüfusunun az olduğundan dolayı daha iyi bir eğitim alabilme isteğiyle lise okuması için Eskişehir'e, daha sonra da bir arkadaşının vasıtası ile Siyasal Bilgilerin imtihanına girer.Arkadaşının abisi ile başvurdukları sınava seçilir ve üniversite okuması içinde yolu Ankara'ya düşer.Takvim ise yıllardan 1950'yi göstermektedir.
        Okulun başlaması ve taşralı Sezai'nin okulun en şımarık ve aldırmaz kızı olan Muazzez'i görmesi ile birlikte bir aşk fitilini ateşler.Onu okuldaki kızlardan bazıları dönemin artistlerinden Grace Kelly'e benzetmektedirler.Daha 17 yaşında olan Sezai, günlerinin çoğunu onu düşünerek geçirir.Karakter yapısı olarak çok ketum,vakar,çabuk kırılabilen ve içine kapanık biri olduğu için üzüleceğini düşünüp aşkını bir türlü Muazzez'e ifade edemez.Aynı zamanda kendini yakışıklı olmayan biri olarak görür.Açılmak ister ama açılmak ne kelime.Yanına bile yaklaşamaz.Bu içine kapanıklık halleri onun yazıyla tanışmasını sağlar ve aşkını sürekli kaleme döker.Aradan aylar geçtikten sonra artık güvenini toplayan Sezai, Muazzez'e aşkını ifade eder.Lakin aldığı cevap onu aşırı yaralar.Çünkü Muazzez ona kendisinden uzak durmasını ve ondan hoşlanmadığını söyler.Sezai, o günü hiç unutamayacaktır.Aşkından hiçbir zaman vazgeçmeyen Sezai, daha çok ve daha çok yazmaya başlar.Kendini artık böyle ifade edebildiğinden emindir.Dedikleri gibi 'Kavuşursan Meşk olur, Kavuşamazsan Aşk olur.' Sezai'de de aşk olmuştur ve ondaki aşk bir hastalığa çoktan dönüşmüştür.
Ankara Mekteb-i Mülkiye

        Okullar kapanır ve Muazzez, Sezai'nin şiirinde Geyve'nin gülleri diye bahsettiği Geyve'deki yazlıklarında kalmaya başlar.Zaten maddi durumu kötü olan Sezai, onu daha yakından görmek istemesi ve aynı zamanda da parada kazanması amacıyla onun Geyve'deki yazlıklarının yakınındaki bir yazlıkta bahçıvan olarak çalışmaya başlar.Orda çalıştığını 3 aylık tatil döneminde Muazzez'e hiç hissettirmemeyi başarır.Sezai'nin artık hergün işini bitirir bitirmez yaptığı bir görevi daha vardır.Muazzez'i izlemek.Gizemli kahramanımız işte gizemi yarım asır sonra anlaşılacak olan Monna Roza şiirini de o günlerden birinde oluşturur.Şiirde aşk,sevgi,hasret,sitem duygularını birlikte işlemiştir.Muazzez, okumayı hiç sevmez.Elinde hiçbir zaman bir kitap gören olmamıştır.Genellikle matematikle ilgilenmeyi sever.O yüzden yazılan şiirler, yazılar ona hiçbir zaman çekici gelmez.Şiirdeki şu sözler Sezai'nin aşkının ne kadar şiddetli olduğunun aslında bir kanıtıdır.'Bir gün gözlerimin ta içine bak,Anlarsın ölüler niçin yaşarmış!'
Aşağıdan 2.sıra en soldakiler:Sezai Karakoç ve Muazzez Akkaya yanyana

        Okullar tekrar açılır ve Sezai'nin karşılıksız aşkı kaldığı yerden devam eder.Bazı günler Ping-Pong oynayan Muazzez'i izler ve aklından hep keşke şu masayı sevdiği kadar beni de sevebilse düşüncesi geçer ve gene kendini şiirlere döker.Sezai'nin Ping Pong Masası şiiri.Aradan yıllar geçtikten sonra da Ping Pong konusunda Muazzez çeşitli şampiyonluklar alır.Sezai'nin kendisi gibi şiir ruhlu olan sınıf arkadaşı Cemal Süreyya'nın da Muazzez'den hoşlandığını öğrenmesi bu ikilinin arasında mükemmel bir rekabetin başlamasına neden olur.O günden sonra ikili sürekli Muazzez'e şiirler yazmaya başlar.Sezai, yazdığı şiirleri Muazzez'in paltosunun cebine koyar veya kimselerin ortalıklarda olmadığı zamanlarda eline tutuşturup kaçar.Aldığı şiirleri Muazzez, o dönem birkaç samimi olduğu arkadaşa anlatır.Onları da bu şiirlerden kimseye bahsetmemesi konusunda sıkı sıkı tembihler.Özellikle de sık sık yabancı ülkeleri gezindiği Ülker'e tüm bu yaşananları anlatır.Cemal ise daha rahat bir kişiliğe sahiptir.Hiç çekinmeden Muazzez'e yazdığı şiirleri tahtada herkese göstererek ifşa eder.En sonunda Cemal ve Sezai iddiaya girerler.Yaptıkları iddiaya göre Muazzez'in gönlünü çalan kişi soyadından bir harf eksiltecektir.İddiayı Muazzez için yazılan Mona Rosa'yı mezuniyet töreninde okuyan Sezai kazanır.Tüm okul tarafından bu çekingen adamın şiiri alkışlarla karşılanır ve tekrar tekrar okunması istenir.İddiayı kazanan Sezai, Muazzez'i kaybetmiştir.Çünkü bu seferde o Muazzez'i red etmiştir.Sezai için yıllar yılı keşkeler yaşanmış bir andır o an.Bir anlık gururuna yenilmiştir.O günden sonra keşke evet deseydim düşüncesi kafasında olsa bile Muazzez'i bir daha hiç görememiştir.İddiayı kaybeden Cemal soyadından 'y' harfini sildirerek Cemal Süreya olarak anılmaya başlanmıştır.
        Sezai, o günden sonra 'Muazzez'den sonra benim için hiçbir kadın olamaz.' demiştir ve evlenmemiştir.Her erkeğin hiç unutamayacağı bir Monna Roza'sı vardır.Monna Roza 'Tek Gül' anlamına gelmektedir.Monna Roza en mahrem duygularla yazılmış bir akrostiştir.63 yıl önce kaleme alınmış ve 14 kıtadan oluşmaktadır.Gizem dolu şiirdeki kadının kim olduğu şiir yazıldıktan 50 yıl sonra ortaya çıkmıştır.Şiirde bulunan her Kıtanın baş harflerini yanyana getirdiğimiz vakit onun ismi çıkar.'MUAZZEZ AKKAYAM'.En sonundaki 'M' harfi sizin de dikkatinizi hiç çekmedi mi?Bir harf bazen herşeyi anlatır.Kendinin olamayan bir şeye ne kadar güzel bir sahipleniştir o.
Muazzez Akkaya Reklamda
        Yıllar yılı ne Sezai Karakoç konuştu, ne de Muazzez Akkaya.Zaman akıp geçti.Aynı Sezai'nin şiirde bahsettiği gibi:'Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.' Sezai, sadece aşkını dizelere aktarmaya devam etti.Muazzez, Maliye Bakanlığı'ndan üst düzey bir görev yapan ve 2 sene önce kaybettiği Orhan Giray ile evlenir, onunla mutlu bir birlikteliği olur.2 kız 1 erkek olmak üzere 3 tane çocukları olan Muazzez, Hazine Avukatı olarak çalışmış ve emekli olmuştur.Şu anda 83 yaşındadır ve o güzeller güzeli, şiirlere konu olmuş, 2 büyük şairi birbirine düşürmüş olan kadın yıllar sonra bir bankanın reklamında oynamıştır.Reklamda .Yani Sezai'nin yerlere göklere sığdıramadığı o kadın bir buçuk dakikalık bir reklama sığmıştır.
Muazzez Akkaya ve eşi Orhan Giray

         Reklamdan sonra ilk kez konuşan Muazzez:'Bu olay gençliğin verdiği heyecanla yaşanan bir tutku,hatıra.Sezai Karakoç,çok büyük bir şair.Bu aşk tarihe mal olmuş bir aşk ve hep öyle kalacak.O döneme ait bir çok fotoğrafı imha ettim.Bazen keşke saklasaydım diyorum.Kendisiyle hiçbir zaman görüşmedim.Sadece bir arkadaş vasıtasıyla haberlerini aldım.Sezai'nin okul yıllarında bana olan ilgisini biliyordum ve bana bu şiiri yazdığını da biliyordum.Ama ben aynı yakınlığı Sezai'ye karşı duymadım.Belki bir yerlerde karşılaşırsak ona bir 'Merhaba!' derim.Onun da başka bir şeye saplanmasını arzu ederdim.'demiştir.Sezai Karakoç ve Muazzez Giray şu an hala hayattadırlar.Kim bilir belki ölmeden önce bir kez karşılaşırlar.
Sezai Karakoç'un yakın dönemdeki halinden

        İkinci Yeni şiirin kurucularından olan Sezai'nin yazdığı Monna Roza şiiri eleştirmenlere göre Türkçe yazılmış en iyi aşk şiirlerindendir.Sezai'nin 70'e yakın eseri vardır.Kültür Bakanlığı ona geçtiğimiz zamanlarda bir ödül vermiştir.Lakin o ödülü almaya gitmediği bilinmektedir.
         İnsan Muazzez hanımın konuşmalarını, duyarsız yaklaşımını görünce keşke hiç konuşmasaymış.Keşke hep bizim gizemli Monna Roza'mız olarak eskimiş bir saman kağıdının sayfalarına hapsolsaymış demekten kendini alamıyor.

Monna Rosa, siyah güller, ak güller; 
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak. 
Kanadı kırık kuş merhamet ister; 
Ah, senin yüzünden kana batacak, 
Monna Rosa, siyah güller, ak güller! 
 
Ulur aya karşı kirli çakallar, 
Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa. 
Monna Rosa, bugün bende bir hal var, 
Yağmur iğri iğri düşer toprağa, 
Ulur aya karşı kirli çakallar. 
 
Açma pencereni, perdeleri çek: 
Monna Rosa, seni görmemeliyim. 
Bir bakışın ölmem için yetecek; 
Anla Monna Rosa, ben oteliyim... 
Açma pencereni, perdeleri çek. 
 
Zeytin ağacının karanlığıdır 
Elindeki elma ile başlayan... 
Bir yakut yüzükte aydınlanan sır, 
Sıcak ve minnacık yüzündeki kan, 
Zeytin ağacının karanlığıdır. 
 
Zambaklar en ıssız yerlerde açar, 
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur. 
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar, 
Işıksız ruhumu sallar da durur, 
Zambaklar en ıssız yerlerde açar. 
 
Ellerin, ellerin ve parmakların 
Bir nar çiçeğini eziyor gibi... 
Ellerinden belli olur bir kadın. 
Denizin dibinde geziyor gibi 
Ellerin, ellerin ve parmakların. 
 
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna; 
Saat on ikidir, söndü lambalar. 
Uyu da turnalar gelsin rüyana, 
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar; 
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna. 
 
Akşamları gelir incir kuşları, 
Konarlar bahçemin incirlerine; 
Kiminin rengi ak, kiminin sarı. 
Ah, beni vursalar bir kuş yerine! 
Akşamları gelir incir kuşları... 
 
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni 
İncir kuşlannın bakışlarında. 
Hayatla doldurur bu boş yelkeni 
O masum bakışlar... Su kenarında 
Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni. 
 
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa: 
Henüz dinlemedin benden türküler. 
Benim aşkım uymaz öyle her saza, 
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler... 
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa. 
 
Artık inan bana muhacir kızı, 
Dinle ve kabul et itirafımı. 
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı 
Alev alev sardı her tarafımı, 
Artık inan bana muhacir kızı. 
 
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak, 
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış. 
Bir gün gözlerimin ta içine bak: 
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış, 
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak. 
 
Altın bilezikler, o korkulu ten, 
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne; 
Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen, 
Bir tüy ki, kapalı geceye, güne; 
Altın bilezikler, o korkulu ten! 
 
Monna Rosa, siyah güller, ak güller, 
Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak. 
Kanadı kırık kuş merhamet ister; 
Ah, senin yüzünden kana batacak, 
Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

                                                                                    

7 yorum:

  1. emeğine sağlık cok güzel bir paylasım

    YanıtlaSil
  2. Hayırlı olsun.

    YanıtlaSil
  3. Yazılarını zevkle takip ediyorum Dostum. Başarıların sonsuz olsun

    YanıtlaSil
  4. Devam et yazmaya takipteyim -midi-

    YanıtlaSil
  5. platonik ask acisi nasil gecer diye soranlar icin bir yazi yayinladim. tiklayip okuyabilirsiniz.

    YanıtlaSil
  6. Çok güzel. Yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
  7. Çok bilgilendirici .çok keyif aldım okurken.

    YanıtlaSil