Ana içeriğe atla

İvan İlyiç'in Ölümü - Tolstoy İncelemem

Tolstoy'un en kısa eserlerinden birisinden bugün bahsedeceğim. İvan İlyiç'in Ölümü kitabından. Kitabı toplam 4 senede yazmış. Yani kısa bir eser olarak değerlendirilip, basit olarak algılanmaması için bu açıklamayı yapmakta fayda buldum. Hikayeleri arasında en meşhurlarındandır diyebiliriz.

İvan İlyiç bir yargı görevlisi. Hikaye bu ölümün neden olduğu ile ilgili İvan'ın meslektaşlarının tartışması ile başlıyor. Bu ölümü araştırırken tabii ki Tolstoy yine o bildiğimiz ve alışkın olduğumuz mükemmel mesajlarını bizlere iletiyor. Düzgün bir hayat yaşamaya çalışanlarla ilgili ve hayatın basitliği ile alakalı özellikle çok kaliteli göndermeleri var. Basit ve sıradan hayatlar aslında daha da korkunçtur gibi. Burada belki de bize bir şeyleri adam akıllı yaşayamadan ölen birisinin, terbiyeli ve hoş bir hayat sürme gayesinde olan birisinin ölümünün daha da yakıcı bir şey olduğunu vurgulamak istedi. Ölüm döşeğindeki İvan İlyiç geriye dönüp baktığında ölmesinden daha kötü olan bir durumu tespit etti : O da Victor Hugo'nun da dediği gibi; "Ölmek bir şey değil, yaşamamak korkunç."

Bir insan eğer hayattan vazgeçerse gerçek mutluluğu yaşayabilir diyen Tolstoy, bu düşüncesi ile kitabı neticelendirmiştir. Dünyalık düşüncelerde olanların bu hayattan zevk alamayacağını vurgulamıştır. Üç Ölüm isimli kitabındaki Platon Karataev ile de bunu daha önceden bizlere anlatmıştı.

Kitapta ölüm korkusu ile de çok güzel tespitler mevcut. Zaten bu kadar kısa bir kitapta bu kadar çok mesajı Tolstoy'dan bir başkası kitaba yediremezdi. Özellikle ölümcül hastalıkları olanların ruh yapılarını anlamak açısından bu kitabı okumak bence faydalı olacaktır.

Sıradan insanları yüceltmekle alakalı bu kitabın çok eleştiri aldığını da tabii ki fayda var. Sıradan olan kişileri yüceltmek ve onlara acımak bir başarısızlıktır diyen Limonov gibi.

Ölüm bilindiği üzere herkesin başına gelecektir ama sorarlarsa birileri size bunu siz hiç ölmeyecekmişsiniz gibi davranırsınız. İşte bu kitapta da bu gerçek tespite iyi bir gönderme de vardı. Herkes ölecek ama ölüm haverini öğrenen dostları sanki sadece İvan İlyiç'e özgü bir olaymış gibi bu konuyu değerlendiriyorlar.

Yine evlilikle ilgili de birçok mesaj var. Çünkü İvan İlyiç'in hayata karşı soğumasının en büyük nedenlerinden bir tanesi eşi Praskovya.

Yine kitapta yürek burkan bir başka konunun da sadece ölenin ya da ölecek olanın üzülüyor oluşu. Geriye kalan bu duruma eşi, çocuğu, doktoru, yani hiç kimse üzülmüyor. Herkes dünyalık gayretlerine, hayatın akışına, eğlencelerine devam ediyor.

İvan İlyiç ölüme yakın son anlarında merhamet ve yaşadığı hayatı kabul ederek acısı hafiflemiş ve huzurlu bir şekilde can vermiştir. Yani hayatın kabul edilmesi gereken tarafına da bir vurgu yapmaktadır bu eser. Sınav ve kader mesajı açıktır.

Son olarak şunu demeliyim sanırım : Eğer ölmeden ölürsek yani, yaşamı ve kendimizi ölmeden sorgular ve yorumlarsak her şey için geç olmadan daha verimli bir şekilde biz de İvan İlyiç gibi can verebiliriz. Keşkesiz bir hayat için. Tekrarlıyorum: Her şey için geç olmadan.

Kitaba puanım 8.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...