Ana içeriğe atla

Şükran Yiğit Burası Radyo Şarampol İncelemem

Şükran Yiğit günümüzün önemli kalemlerinden. İstanbul'da doğmuş, Ankara'da büyümüştür. Bu iki şehirden kitaplarında birçok kez bahsetmiştir. Yazı yazmayla ilgili değil, anlatmayı sevmeyle ilgili bir derdinin olduğundan bizlere bahsetmiştir.

Burası Radyo Şarampol kitabı hem Atilla İlhan Roman Ödülü sahibidir, hem de Altın Koza Edebiyat Ödülü Senaryo dalında finalistidir. Yani belki de yakın zamanda bu kitabın filmini izleyebiliriz.

Burası Radyo Şarampol kitabı sizi birçok kitapta olduğu gibi farklı dünyalara götürüyor. İnsanların en çok özlem duyduğu o özel günlere, çocukluk, gençlik dönemlerine sizleri yolculuğa çıkarıyor. Kitabımız şarkı eşliğinde sanki ilerliyor. İşte burası radyo şarampol.

Kitabımızın anlatıcısı Filiz. Anakahramanı aynı zamanda kitabın. Chris, Arkadyus, Mine Abla çok iyi kitap karakterleri idi. Mine Abla ile olan diyaloglar özellikle tatmin etti. Samimi bir kitap ve samimi bir ortam diyebilirim. Kitap Antalya'da geçiyor, Şarampol de buradaki mahallenin adı. Daha sonra hikaye Berlin, Kreuzberg’e uzanıyor. Anakarakterimiz her yerin sesini kasete dolduruyor. Orijinal bir fikir bence.

Belirttiğim gibi samimi bir ortam ve hikaye. Duygu yoğunluğu olan ve yer yer ağlatabilecek sahneler de vardı. Uzun betimlemeler, dönem anlatımı, alıntılar bence gayet iyiydi ve başarılı idi. Edebi yönden tarzını sevdim Şükran Yiğit'in.

Popüler uygulamalardan Spotify'de kitabın çalma listesi bile var.

Hayatla ilgili sorguları, memleket sevgisi vurgusu, mucizelere olan inancımızı arttırıcı yaklaşımı ile özel bir kitap oldu diyebilirim.

Filiz hayatın can acıtıcılığına oyunlarla, müziklerle daha çok ilgilenerek baş edebilen bir kızımız. Hayatın bu açısına bence de bu güzel bir merhem. Ben de kitaplarla ve müzikle ilgilenerek baş etmeye çalışıyorum mesela. Bir meşakkat bulmak şart.

Kitaptaki en iyi soru şuydu: "Kitap mı hayattan, hayat mı kitaptan kopya çekiyor?" Çok düşündüm. Cevabını bulamadım. Tavuk, yumurta meselesi gibi oldu. Bu yazıya başlık olarak en iyi bu soru olur diye düşündüm.

Gorki'nin o eşsiz eseri ile ilgili de çok hoş bir sahne var kitapta. Seveceksiniz. Ayrıca dönemsel bir kitap olarak bakmakta da fayda var. 80 darbesi öncesi ve sonrası kitapta mevcut. İyi de bence çizilmiş. Ayrıca şiddet uygulayan öğretmen, iyi niyetli idealist öğrenmenler de yine bize ilkokul sıralarını iyi hatırlattı. Yine gurbete giden vatandaşlarımızın da neler çektiğini o dönemde görmemiz açısından önemli bir eserdi. Portakal ağacı sahnesi unutulmazdı örneğin.

Keşke bu kitabı ben yazsaydım diyeceğinizi düşünüyorum. Şükran Yiğit'in kapsayıcı anlatımı, karakter çizimleri, dönem bilgisi, geçişleri çok tatmin edici. Kıskanılmayacak gibi değil. İlk kısım daha akıcı geldi ama ikinci kısım yer yer sıktı. Mine Ablayı unutmayacağım. Filiz'in aşkını da sanıyorum ki öyle. Unutulmaz bir kitap olmasa da önemli karakter barındıran, önemli bir dönemi anlatan ve önemli sahneleri olan bir kitap olarak hatırlayacağım.

"Hayat başımıza gelen bir şey değildi, biz onun peşinden gidiyorduk."

Kitaba puanım 8.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ali Bektaş ve Gün Yüzü kitabı incelemem

Ali Bektaş, bence edebiyat dünyasının gerçek bir neferi. Kendisi ile bilen iyi bilir ki güzel bir dostluğumuz ve bidünyakitap çatısı altında da ortak bir çalışma alanımız var. İncelemeyi şunu belirtmeliyim ki; ne yazar, ne de kitap bazında objektif düşünce dışında yazmayacağım, bunu incelemeyi okuyan okur dostlarımın bilmesini her şeyden evvel rica ederim. Kitap yazmanın değil, basmanın bile zor olduğu bir dönemde yayınevi açarak bence büyük bir cesaret önderi olarak da ben Ali Bektaş'ı hep yorumlamışımdır. Kitap dünyasına girenler aslında nahif olması gereken bu dünyada çok fazla torpil vs döndüğünü de bence iyi bilir. Benim istediğim oranda kitabın basılır, benim organize edeceğim sadece etkinliklere katılabilirsin, benim istediğim sene dolmadan başka yayınevine geçemessin, ikinci baskı problemleri, editöryel, kapak tasarımı ile ilgili problemler, baskıda kalitesizlikler, ilgisiz yayınevleri vs vs. Saymakla bitmez. Bu dünyanın kitap grubu kurduktan sonra bende çok merkezine oturm...

Ahmet Ümit - Yırtıcı Kuşlar Zamanı İncelemem

Ahmet Ümit'i artık herkes çok iyi tanıyor, o nedenle uzun uzun onu anlatmayacağım. Polisiye denilince bence açık ara ülke edebiyatımızın yetiştirdiği en önemli isim. Bu kitapta da bu kalitesini yine tatmin edici ölçüde ortaya koymuş. Daha önce Ahmet Ümit'in 2 kitabını okumuştum. Bunlar Kayıp Tanrılar Ülkesi ve Patasana kitapları idi. Bu iki kitabı daha çok sevdim. Bu kesin. Hatta kendimce doğal olarak Ahmet Ümit polisiyesi birbirine çok benzeyen iki kitap olduğu için yani tarihi ögelerin olduğu bir kurgu olduğundan dolayı bu şekilde hep sanırım yazıyor diye bende bir düşünce oluşmuştu. O iki kitapta ana kahramanlar Başkomiser Nevzat değildi. Nevzat, sonradan kitabın bir noktasında ortaya çıkan bir karakterdi. Ama bu kitapta kitap baştan sonra Nevzat'ın zihninin etrafında dönerek ve onun ben diliyle anlatmalarıyla şekillenerek ilerliyor. Benim okuduğum kitaplardan farkı sanırım bu ve tarihi ögeler idi. Ahmet Ümit'in mitoloji sevgisini ve merakını onu tanıyan ve kitapları...

Gülten Dayıoğlu - Yüzler ve Sözler kitabı incelemem

İlkokul 4.sınıftayım. Yani yaklaşık 11 yaşındayım. Sınıf öğretmenimiz Mukedder hocam sınıfa geliyor ve çocuklar sizi birazdan değerli bir yazarla tanıştıracağım diyor. Bu değerli yazar o zamanlarda bile 66 yaşında. Tabii hayatımda hiç yazar görmemiş biriyim o dönem için ve şu andaki gibi herkesin yazar olduğu bir dönemde zaten değil. Ciddi bir saygı ve merak söz konusu. Gidiyorum ve konferans salonunda sıraya giriyorum. Midos Kartalının Gözleri isimli romanı satın alıyorum, imzalatıyorum ve sonradan öğreniyorum ki bu büyük yazar çocuk kitapları yazması ile ünlüymüş. Hemen imzasını alıp eve gidip anneme bu yazarın kitabını aldığımı anlatıyorum. O kitabı yanlış hatırlamıyorsam o dönem hemen okumadım. İlk okuduğum kitap nedense benim belleğimde hep annemin de hayran olduğu Ayşe Kulin ve Adı Aylin kitabı olarak kalmış. Kendisi ile 2001 yılında çok büyük bir yazar iken tanışmıştım ve şimdi aradan dile kolay 23 sene geçmiş ve kitap okuma grubuma getirme fırsatı yakaladım. Dile kolay 91 kitap...